Akşamı ettin kadın
Ekmeği yedin, elin güllendi
Dilinden işittik şükrünü
Sonra gözlerinle doyurdun kedileri.
Akşam oldu kadın.
Acıları bekliyorum
Alışmak için
Taze anları feda ederek bir bir
Göze almak için tüm aşkları
Bakıp duruyorum güneşe
Ellerim ceplerimde
Kendi halinde oyun oynuyordu insanlar
Bir kelebek çırpınıyordu korkuda
Dalgın uğraşlar gelecek erteliyordu
Zamanın nefesini duydu bir çocuk
Durdu ve ardına baktı duvarın
Kulağını dayadı akrebin karnına
Tüm şairler meftundu
Hep aynı acıya
Yıkılıp yarım kalan
Virane dünyalarında
Kendi buruk kalan
Hep son anlarında
Tarih Kelimesi kelimesine
Sözlükte biliyor
Manasını
Amcam soruyor
Kesinliğini…
Zamanla öpüşen turna
Ya karanfil olur kınalı ellerinde
Ya gülden demetler
Ama sessiz bir tasvir
Çocuk ve elinde çiçekler
Sensin değil mi ötesinde perdenin
Artık Nasıl Bir Hayatsa...
Bezgince bir sabah seksini andırıyor,
Turşu kokuyor derisi,
Kadın memesini soğuk suya tutuyor.
Ben ellerimi kadere açıyorum.
Ya da güneşe.
İnsan kendisi olmayı dener...
can ve kendi ruhuna yetişir rüzgar...
sürahiden kadehe boşalan bir damla kan,
göz yaşı ve lale rengi bayındır yalan.
Kuşağında pervazlar. Amaç yorumlamak tabi ki,
Ay ve güneşin yalnızlığını.
Umursamaz bir anı gibi dolaşıyorum ben o parkta,
ıssız bir orman büyüklüğünde,
sessiz bir gelişi özleyerek,
daha süt emerken ben,
kendi varoluşsal geçmişimde,
kayboluyorum.
Olmaz…
Bu şehir sensiz olmaz…
Olmaz…
Sensiz Böyle Şehir Olmaz...
Kader gibi geçiyorum caddelerden,
Bulanık bir mısra gibiyim,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!