İşte girdi hayatım yeni bir tünele
Belki tünelin sonu aydınlık
Belki hep içimde kalacak karanlık.
Hediyesini açan çocuğun yanağındaki gülüşün
Gamzesi olacağım
İki dağın arasında bir beyaz bulut...
Dağ buluta hayran, bulut dağa
Dağ çorak ve sert,
Bulut yumuşacık, tül gibi
Dağ gidemez bir yere,
Tutukludur yerine,
Otur oturduğun yerde
Bu çalan senin şarkın değil.
Gözlerini dikme öyle dışarı
Bu yağan senin yağmurun değil
Hiç telaşlanma boşuna
Bu gelen postacı sana değil
Erkekler ağlamaz demiştin
Söz verdim sana baba
Ruhum gözlerim oldu
Gözyaşlarımı gizledim
Zaman geçti
Güneşin sıcak nefesiyle
Geçti koca bir yaz
Geride bir mavi kayığıyla
Birde deniz
Kumsallarda yok bir ayak izi
Beni bir yolun ucuna bırakmışlar
Yürü diyorlar
Ayaklarımın dibinde kırıntıları sevginin
Çiğneyemiyorum
Arkamda yanlızlıklar
Dönemiyorum
Bitmişim,tükenmişim,sönmüşüm
Bütün hepsini yaşantımın
Aklarıma,çizgilerime
Heran boşalacakmış gibi duran
Gözyaşlarıma sığdırmışım.
Yaş duvarını aşmışım ömrümün
Bir gece...
İki ışığın kavgası vardı.
Solgun,kırılmış ve yorgun,
İnsan gölgelerinin gülüşsüz ışığıyla,
Canlı, ümitli, çocuk gibi sevinçli
Kalplerin ve isteğin sahipsiz ışığı
Mora çalmış bir akşamüstü
Karşımda ekmek fırını ile okul arası bir bina
Büyükçe bir bacayla,kirli bir giysisi dumanın
Beyaz badanasında.
Önünde uzun, koyu çam ağaçları
Bugünün olmamalı bu tablo
Gökyüzü,akşamüstlerinin
Kızıl şurubunu içmiş.
Kızıl şuruba bulanmış
Kara kuşlar,
Ve zehir yeşili ağaçlar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!