Sevmek ne zor işmiş meğer… seni sevince anladım… kalbimde kalan anıların birikti gözlerimde, aşkından ağladım… bizim için zaten neydi ki aşk? karşı koyamadığımız bir tutku mu? Oynamaktan hiç bıkmadığımız bir oyun mu? Madem aynı ateşte kül oldu umutlarımız zamanında, şimdi niye zor geliyor bir ömrü benimle paylaşmak…
Beraber adım attığımız bu yolda tek bıraktın beni, bir hayal misali kayboldun ansızın… senin ağzından dinlediğim masallara nasıl da muhtacım şimdi… oysa nefesin kadar da yakındı aşk dudaklarıma… şimdi yüzümü ıslatan yüreğimin yağmuru, ellerimden kayıp giden bir gelecek değil sadece, senin için biriktirdiğim umutlarım da var içinde…
İlk defa senin için aldım kalemi elime… hep başka aşkların yerine kendimi koyup yazdığım satırlara şimdi sadece kendim olarak yazıyorum… bu sefer gerçekten yanıyorum çaresizlikle… bir şairin duygusuzluğunu bulamayacaksın okuduğunda, içe akan yaraların derinlemesine öfkesi var buralarda…
Sevmiştim seni… hem de tahminlerinin sınırlarını zorlayacak kadar, bir insanı katil edebilecek kadar, çok sevmiştim seni… nasıl da mutluydum dizlerinde kurduğum hayalleri anlatırken sana… rüyalarımı altüst eden bir karabasan gibi saklıydı ayrılık aşkın gölgesinde…
Alışmaya çalışıyorum bu soğukluğa, başaramıyorum…gündüzü olmayan gecelere dalıyorum sensiz, sesimi duyuramıyorum… bir uçurumun kenarında, ikimize ait ne varsa vazgeçiyorum hepsinden…
Bir gün bu eve dönme ihtimalin dahi olsa, inan, beklerim… bu sokakları yine geçersin diye, nöbet tutarım penceremde, seni sen yokken de sevebilirim…
Yüreğim kendinden bir haberken yazıyorum bunları… yine yenildim çaresizliğime… esirdi anılarım yalanlar içinde sıkışıp kalmış olan kalbimde… tanıdık bir ses duyma ümidiyle en sessiz zamanlarımı yaşıyorum kendi içimde…ellerim titriyor yazarken, engel olmadığım gözyaşlarım eşlik ediyor satırlarıma… bir sigara daha yakası geliyor insanın… gençliğimin en güzel yerinde sonsuzluğun girdabında ne işim var ki … kim çekti beni benden başka bu çukurun içine bilmek istiyorum…
Boşu boşuna kürek çekiyorum mutluluğa doğru farkındayım… ama elimden başka ne gelir ki? kolay mı sandınız sus demesini kalbime… nasıl derim daha sessiz ağla yüreğim, gösterme acını kimseye… en ihtiyacım olduğu anda, yüzüstü bıraktı kızını, kırdı beni…
Bu gece canımı en çok yakan sen oldun anne! İçimde ilk defa katil oldum, öldürdüm seni geçmişimden kalan izlerinde… gülüşünü sildim gözlerimden… kokunu unutmak için cenneten kaçtım, kucağına atladım kötülüğün…
Söylediğin sözler çok yaktı, çok kanattı içimdeki yerini… düşmanım olsa çeker vururdum… ama sendin bunları söyleyen… hayatta tek gerçeğim olarak bağlandığım ümitlerimin annesi… benim annem, beni öldürdü cümlelerinde… farkında mıydın yok oluşumun ayak sesleri yaklaşırken bilmiyorum… ama gözlerinde imzaladığın benim ölüm fermanımdı,biliyorum…
Defolup gidesim geldi, bu evden, senden…Gitmek ve dönmemek bir daha geride bıraktıklarıma… çok üzdük ikimizde birbirimizi, bu yüzden çabuk unutursun bu günahkar kızını… böyle bir kızım hiç olmadı der çıkarırsın hayatından bana ait ne varsa içinde…
gözlerin doldu konuşurken, fark etmedim sanma… ama hazırladım artık bu erken gidişe kendimi… zaten üzülen de olmaz ardımdan… belki birkaç damla gözyaşı, sonra silinir gider tüm yaşananlar benimle birlikte…
tek dayanağım, yol arkadaşımdın anne… aşklarımı paylaşırdım seninle… ayrılıklarımda tesellim olurdun, sen de son bulurdu tüm acılarım… mutluluğumdun benim… gözlerinin gülmesi için vazgeçmeye hazırdım her şeyden… şimdi ise ölüm kadar soğuk bir ayrılıkla karşılaştık ikimizde…
gözlerim kapanıyor hayatın yüküyle, ellerim yoruldu zaten yazmaktan içimdeki yaranın büyüklüğünü… içimizdeki bu savaşta kalbim de yorgun düştü…nefes alamıyorum yeterince… veda vakti geldi sanırsam meleğim…
her şeyimi unutabilirsin anne, ama unutma şu gözlerine bakan kızının masum kalan gözlerini… kirletmedim bana hediye ettiğin hayalleri, ama elden ne gelir arada varsa bazı yalanlar… gitmek gerekir sessizce, üzmeden kimseyi…
yeterince doyamadık birbirimize anneciğim… umarım yerimi alacak bir mutluluğun olur… ne kadar kırgın olsam da annemsin benim… seni sevmekten hiçbir yerde hiçbir şekilde vazgeçmeyeceğim…
elveda yeryüzündeki en güzel melek, gökyüzü söylenilen kadar güzeldir umarım…
Ben hep seni sevdim, sende yalnızlığı… ben yokluğundan korktum kaçtı, sende benim sana olan delice tutkumdan… aşıktım sana, fark edemedin senlerce… sabrım tükendi seni beklemekten… kaç gece yalvardım biliyor musun gelsin de alsın artık diye canımı ecel…
Çünkü ben, seni her görüşümde zaten defalarca ölüyorum… sonra bir tebessümünle yeniden doğuyorum… ve yoruldum artık bu oyundan… benim katilim olmaya hakkın yok senin… içime çektiğim nefesim bile zehir oluyor, boğazım düğümleniyor, düşüncelerim boğuluyor gözlerinde ve ben bir kez daha veda ediyorum dünyaya…
Sende biliyorsun aslında, haberin var bu aşktan… hoşuna gidiyor sadece birilerinin senin uğruna can çekişmesi… gittiğin her yerde gölgemi fark etmediğini söyleme bana… kaçırdığın gözlerde, bana ait bir şey varsa koy avuçlarıma yüreğini, bekleme… bir ömür sahip çıkmaya razıyım aşkıma…
Ama bir nokta koymalıyız artık bu saçmalığa… seni seviyorum, biliyorum hakkım yok ama yüreğimin söz dinleyesi de yok… şimdi koy elini aşkımın üzerine… sana ait olduğunu hissediyorsan, ben içinde bir yerlerdeyim… fazla aramadan bulacağına eminim… koş gel yanıma… sarıl boynuma… bırak biriktirdiğin yaşları aksın üzerimize… yıkasın içimizde birikmiş olan tüm kötülükleri… ve en temiz halimizle hoş geldin diyelim bu aşka…
Şimdi söyle bana… var mısın, cebimizdeki son kuruşları da birkaç papatyaya verip, yüreğimizin götürdüğü yerde, birbirimize bir ömür boyu bağlanmaya? ekmeğini, içtiğin suyu, benimle paylaşmaya yetiyorsa yüreğin, ben buradayım … seni bir ömür sevmek için çok bekledim, daha fazla bekletme bu aşığı… çık gel tüm yalanlardan… tek gerçeğim olarak gir hayatıma… seni bekliyorum birtanem… kalbim senin ellerinde… ister at bir köşeye, ister kalk getir sahibine… aşkını da getir beraberinde… bana meleklerin hediyesisin sen, kaybetmeme izin verme seni… gel…
Günaydın yokluğunun birtanesi. Bugun nasılsın? Beni sorucak olursan biraz üşüttüm galiba, her tarafım ağırıyor sensizliğimde. En çok ta şu kalbim…. Ahhh ah sevgilim… bir görsen şu zavallı sevgilini oturur ağlarsın halime. Vazgeçtim çünkü her şeyden, özellikle de kendimden… sen yoksan ne diye boşa yaşasın ki bu can? Beni ben yapan sensin her şeyim… şimdi kalkıyorum sabahları, bakıyorum yanımdaki yerin soğuk, sen yoksun, biraz daha üşüyor içim. Çekiyorum yorganı boynuma kadar. Yine de geçirmiyor be sevgilim sensizliğin acısı…
Biraz kilo verdim gittiğinden beri… kahvaltılarım o eski günlerdeki gibi güzel değil, bir şey yiyesim gelmiyor bu yüzden.bir de senin gibi kahve yapmayı beceremiyorum galiba, aratıyor benim kahvelerim seninkini. Ne güzeldi dimi eskiden sabahlarımız. Ben en sıcak ekmekleri alırdım fırından sen en güzel kahvaltıyı hazırlardın… kahvelerde geldiğinde yakardık bir sigara, keyfimizce otururduk…
Şimdi de içiyorum sigaramı yine ama kalbimin acısına biraz daha fazla yakıyorum… takvim sayfaları azalıyor git gide… çiçeklerine de bakamıyorum senin gibi… eve de bir güzel temizlik yapmalı… ama en önemlisi sen gelmelisin birtanem bu eve. Her şey sana muhtaç, en başta ben… dayanamıyorum artık anlasana her şeyim… bunca yıl alıştırdın kendine, şimdi özlerim tabi saçlarının kokusunu, avuçlarımda pamuk gibi ellerini…
Yaşlandım işte, bunadım belki de… ama unutmadım daha seninle geçen o güzel geçmişimi. Pencerelerde beklemekten sıkıldım artık… her çalan kapıya heyecanlanan kalbime fazla geliyor hayal kırıklığı… bir gün kaldıramayacağım diye korkuyorum gelmeyişlerini….
Hadi çık gel nerdeysen… kabulümsün, her halinle helalimsin… yeter ki daha fazla üzme bu yaşlı adamı… muhtacım aşkına anlasana be kadın… nerdesin? Bir mektup yaz, bir telefon et, şurdayım buradayım her hangi bir yerdeyim de,biliyim bir yerlerde nefes aldığını… bu bilinmezlik çok ağır yüreğime… omuzlarımda koca bir yük gibi nerde olduğunu, nasıl olduğunu bilmemem…
Çektin gittin bir hiç yüzünden, şimdi ben bir hiçim sayende… neyi bekliyorsun? Mezarıma mı geliceksin bir demet karanfille? vicdanını susturur mu o çiçekler birtanem? çok geç olmadan gel bana, sarıl yine eskisi gibi… unutmaya hazırım her şeyi… yeter ki son günlerimde yanımda sen olduğunu bileyim… Rabbim’İN YANINA ELLERİNİ TUTARAK GİDEYİM… gel yüreğimi daha fazla üzmeden… gel birtanem her şey için çok geç olmadan….
Çok karıştı dünyam… hangi tarafa el atsam bir ümitle, kalıyor parçaları elimde… öyle bir bataklıkta açtım ki gözlerimi, ne kadar çırpınsam da yıldızları görmek için nafile… tüm çabalarım rüzgara karışan yalanlar kadar sahte, bir o kadar çaresiz…
Tadı mı kaldı mevsimlerin sanki? Sonbaharda düşen yapraklarda kaybettim ben mutluluğumu… yazın güneşi bile ısıtmaz oldu içimi eskisi gibi… her şeye sahte bir güzellik çökmüş gibi… birbirine karışan hayallerimi ayıklamaya çalışıyorum şimdi… yüzüme yakışmayan bir tebessümle beni kandırmalarını izliyorum insanların…
Sen yoksun diye kaybetmiş olabilirim kendimi… ama bu bana kendi yanlışlıklarını yedirmeleri gerektiğini göstermez ki.. insan bir kez yanılır, bir kez yanar cehennem ateşinde… ama ben evimde misafir ediyorum azraili, odalarımı verdim ateşe, sensizliğe yanıyorlar şimdi…
Büyüdüm… daha bir farkındayım hayatın,yokluğun… koca bir boşluk kalbimde dolduramadığım… aklıma her geldiğinde hıçkırarak ağladığım, geçmek bilmeyen yasını tuttuğum… dakikalar,saatler geçti belki de aylar yıllar.. bir ömür geçti sensizlikle beraber….
Gerçekten var mıydın? Hani hep masallarda anlatırlar ya uzaklarda izleyen biri var diye, o sen miydin? boğazımda düğümlenip dökülmeyi bekleyen özlemin miydi? şaka gibi geliyor insana… inanmak istemiyor… benim başıma gelmez diyor… hayatı hep, film karelerindeki mutlu aile fotoğraflarından ve bir annenin çocuğuna gülümsemesinden öğreniyor… hayatı çok geç tanıyor, tanıdıkça da benim gibi yıpranıyor…
Unutmayı ne kadar da çok istedim biliyor musun? toparlan kızım, hayat devam ediyor, ne bu halin dedim defalarca kendime… dinletemedim… acın yakarken yüreğimi, ben karşı koyamadım… yandım yokluğunda… her gün biraz daha kaybettim kendimi, bilmediğim rüyaların kucağında…
Aynalara bakmaktan korkar oldum zamanla… her baktığımda seni görmekten ve sana artan özlemine engel olamamaktan… çünkü annem, sen babana çok benziyorsun derdi… kaderi benzemesin diye eklerdi sonra… işte bu yüzden korkum, bu nefretim aynalara…
Satırlar tüketiyorum senin için … yazdıkça yazmak istiyorum yıllardır benimle beraber büyüyen özlemi… sığmaz biliyorum sana olan sevgim bu üç satıra, ama artık yüreğime de sığdıramıyorum baba sensizliği…
Benim için ne düşünmüştün? benim kızım büyüyecek, büyük insan olacak diye hayaller kurmuş muydun? Hiç saçlarıma dokundu mu ellerin… şefkatini göremeyen gözlerime, sevgiyle baktın mı hiç? Doya doya sarılıp, kokumu içine çekip, derinlerden bir yerlerden kızım diye sevdin mi beni? hatırlamıyorum baba, üzgünüm sana dair en ufak bir hatıra bile yok anılarımda… belki de bu yüzden bu kadar boş geliyor geçmişim…
Doğuyorum… her gün bıkmadan ve usanmadan yeniden merhaba diyorum dünyaya… yeri gelince zorluklarla savaşıyorum… farkında olmadan büyüyorum bazen… bulutlara saklanan güneş gibi korkuyorum karanlıktan… gerçeklerden, insanlardan ve hayattan… kaçıp gitmek, çok uzaklarda nefes almak, birazcık içimdeki cesareti uyandırarak hayatla yüzleşmek istiyorum…
Kalbimin çıkmaz yollarında kaybolmuş bir kapı var, biliyorum… o kapıyı açarsam mutlu olacakmışım gibi geliyor… ama yapamıyorum… mücadele ettikçe yıpranıyorum kendi içimde… ama hiçbir zaman pes etmiyorum…
Bildiğim bir şey varsa o da hayatın her şeye, her kötülüğe rağmen çok güzel olduğudur… duyuyor musunuz kuşların aşk şarkılarını… şu uzaktan gelen insan sesleri nasıl da huzur veriyor ruhuma görüyor musunuz? Ya şehrin gürültüsüne karışan mutluluklara, özlemlere ne demeli…?
Ben maviliklerin ardından bakıyorum hayata… rüzgarın soğuğu ile üşüdüğüm zamanlarım da oldu… ama hep gülümsemesi yetmiştir güneşin, ısıtması için içimi… çünkü ben yaşıyorum… yaşadığım her dakikanın hakkını veriyorum…
Acıyı, umutsuzluğu, gözyaşını sandıklara kapatıp, açılmaz kilitlerle mühürlüyorum… çünkü umudun olduğu yerde acı olmaz, gözyaşı yer bulamaz kendine… bir bunu öğrendim hayattan bir de sevmeyi… her şeyi, her şeyi sevmeyi öğretti bana zaman… en çok ta kendimi sevmeyi…
Dalgalanıyor şimdi saçlarım bir haziran rüzgarıyla… bir öpücük konduruyor sonra yanağıma … kalkıyor yalnızlık yanımdan utanarak mutluluğumdan… kapalı kapılarım artık ona…
Gülümsüyorum… mutluyum ben yaşadığım hayattan, bana sunulan güzelliklerden… tamam, belki düşerim, dizim kanar, yanar canım… ama kalkarım yine ayağa… ben buyum çünkü… ben özgürlüğün meleği, hayatın kardeşiyim… bir nefes aldım, çektim içime… ve yeniden doğdum… daha bir yaşamak geldi içimden…
Şimdi doya doya gülmek, birilerini kovalarcasına hayatı kovalamak, özgürlüğe koşmak ve sevmek… güneşle dans edip, bulutlarda uyumak… dostlarıma sarılıp, aynaya her baktığımda iyiki varım diye haykırmak…
Ben bir kelebeğim… yakında öleceğim belki de… ama o günü acıyla beklemek yerine doyasıya yaşayacağım… çünkü ben bir kelebeğim ve bu mutluluğumu hayattan aldım… iyiki varım…
Firar ettim bugün her şeyden… özellikle de uzaklaşıp kaçmak istediğim bu hayattan… yalnızlığımı da aldım yanıma giderken… ben ağlarken bir teselliye ihtiyacım olur diye anılarımı da aldım, hayalerimi de… zor bir acı çünkü bu, kolay değil deli gibi severken terk edilmek ansızın… bir kaza gibi vurdu geçti kalbimi, daha ne olduğunu anlamadan çekti ellerini ellerimden…
Onunla yürüdüğüm yolları yürüyorum şimdi… her adım ölüme yaklaştırıyor sanki beni, zorlanıyorum ismini fısıldarken kaldırımlara, sokak lambalarına ve oturduğumuz banka… ne kadar sessiz söylesem de yankılanıyor kalbimde adı, gözlerime çarpıyor ve onu buluyor yine aşkım… onu bulurum umudunu taşıdığım bu yollar bile gülüyor belki halime… ama elimde değil, çünkü ben ilk defa yanıyorum bu ateşte sayesinde….
Düşman oldum kendime…bakamaz oldum aynalara… seni tanıdığım güne beddualarımı yağdırdım, bizi tanıştıranlara kucak dolusu lanetler, ve benzeri şeyler işte… dinmedi yine de öfkem. kendimi suçlamalıyım belki de bu aşkta. Tek suçlusu benim belki de bu zamansız ayrılığın…
Konuş, durma öyle… ne desen haklısın dersem rahatlar mı vicdanın? ama sussan daha iyi olur, yanlış anlama, gözlerin yeterince konuşuyor zaten… bir de ağzından duymaya dayanamam istenmediğimi… al her şeyini git istersen yavaş yavaş… ya da hızlı hızlı git … en acımasız katiller bile bu kadar acı çektirmemiştir çünkü kurbanlarına… vedaya falan gerek yok, geç bu formaliteleri… hiç kendine iyi bak falan da deme… seninle yolluyorum çünkü benliğimi… ne işe yararım ki artık koca bir hiç olmaktan başka…
İlk defa bensiz bir yolculuğa çıkıyorsun… sen alışırsın yokluğuma da, ben ne yaparım bilmiyorum… başlarda çok çekerim acısını… ama zamanla geçer heralde… geçer dimi sevgilim… geçmese bile çoktan hak ettim ben bunu… sen duymak istemezsen kapa kulaklarını… duyma çektiğim ızdırabın sesini… içimde kopan fırtınaların sessiz çığlıklarını…
Biliyorum, acele ediyorsun gitmek için… ama gitmeden son bir isteğim olacak senden… buluşmasından korktuğun gözlerini çevir gözlerime… bir zamanlar tanıdığım adama orda, gözlerinde hoşça kal demek istiyorum… son kez, kış gecesinde kapına gelmiş bir kediyi ısıtır gibi ısıtır mısın ellerimi…? Sonra çek git nereye, kimle gideceksen… ama hoş bir anı kalsın hatıralarımda sana dair… senden istediğim anılarımın soğuk bakışlarınla ve yabancı teninle değil, aşık olduğum adamın gülümsemesiyle süslenmesi…
Bir rüyadan uyandım bu gece… ağzından çıkan her söz kalbimi yaraladı hece hece… ve sonunda beni bitirmeyi başardın… sen gittin, ben tükendim.. hiçbir zaman benim olmamış olduğunu anladığım aşkına geceler boyu isyan ettim…
Oysa hep içimde saklamış, orda büyütmüştüm seni… bir anne gibi merhamet göstermiştim insafsızlığına…benim gözümde başkalarına göstermekten korktuğum en saf haliydin aşkın … oysa senin gözünde bir hiçmiş aşkım… ayaklarına dolanan saçma sapan bir sevda işte değil mi? seni deli gibi sevmiş yıllarca arkana sakladığın gölgen olmuştum… ancak yalnızlığında alırdın karşına beni… o zaman hatırlar gibi yapardın benim de bir insan olduğumu.. ve benim de bazı duygularımın olabileceğini… sonra uyanırdın benimle gördüğün bu rüyadan, ve uğurlardın beni yine kendi kabusuma..
Senin için nelerden vazgeçtiğimi, beni terk ettiğinde hatırlayabildim… çünkü senden başka gidecek hiçbir kapı bırakmamışım sana gelirken… şimdi nasıl kızarmadan yüzüm o kapıları çalma cesareti gösterecek bilmiyorum…
Ben senden başka dünya olup olmadığını bile unutmuşum… öyle bir bağlamışım ki kendimi sana, yalnız kalınca yeni doğmuş bir bebek gibi oldum… ne kendimi biliyorum, ne bundan sonraki geleceğimi…
Üzerine yürüdüğüm imkansızlıklar, senin yüzünden isyan çıkardılar şimdi bana… boş yere yüceltmişim seni… sen, aşktan bir haber, bir okadar da acımasız zavallının tekisin… bir zamanlar benim herşeyimdin, ama artık ben de uyandım seninle beraber bu rüyadan… ve görebildiğim gerçeklere sırt çevirmeyeceğim nedenlerim var …
Ya sen çek git bu evden, ya da ben terk edeyim seni… birimiz fazlayız artık bu şehre… senin de anlayacağın gibi yalan bir aşkın cenazesini kaldırdık geçenlerde… ya da en iyisi sen kal, ben gideyim… gideyim ki, seninleyken alamadığım nefeslerimi, sensiz rahat rahat içime çekeyim… sıradan bir ayrılık olsun… ben hoşça kal diyeyim, sen bir sigara daha yak umursamaz görünerek… şaşırma, bu sefer gerçek bir dünyadayım… hoşça kal gençliğimi mahfeden adam, bensiz mutlu olma inşallah… bundan sonra beni görenler de der elbet bir maşallah…
Yalnızım… ilk defa bu denli açık yazıyorum bu satırlara… hayret ediyorum kendime, cesaretime gülüyorum… neden aldım bu kalemi elime bilmiyorum… içimdekileri neden yazasım geldi birden bire ben de anlamıyorum…
Ümitlerimi arıyorum kendimi kaybettiğim zamanlarımdaki gibi… ve ilk kez korkuyorum… çaresizliğimle yitirdiğim inançtan, belki de yalnızlığımdan… korkuyorum çünkü bu hayatta yalnız olduğumu biliyorum… elimi uzatınca tutacak, yere düşünce kanayan yaralarımı ‘kızım’ diye saracak kimsem yok… gözyaşlarım, acılarım ve içime sığmayan gençliğimle bir başınayım…
Özlemlerim çok benim saklayamadığım… sevgiye, şefkate ve aileye olan açlığım büyüyor git gide… şimdi böyle konuştuğuma bakmayın, eskiden bu kadar karamsar değildim… çünkü o zamanlar eksikliğini hissetmediğim şeyler vardı elimde… ne getireceği belli olmayan kader, yeri geliyor yersizce elimizdekileri de alıp götürüyor… onlar kayıp giderken avuçlarınızdan siz sadece izliyorsunuz…
çaresizlikle Baş başa kalınca uyandım ben de pembe gözlüklerimi takıp uyuduğum rüyadan… geçmişim de kalanları bir kıvılcımı körüklemek kadar aptalca buldum hep… korktum onlarla yüzleşmekten… içine düştüğüm bataklıklarda bile, yıldızlara bakmaktan vazgeçmedim… karanlığa sığınan yalan dolu insanlardan, ümit ışığına tutunmayı başarmıştım…
çarelerim tükendiği zamanlarım da oldu zamanında… böyle anlarımda inandım tek çarenin içimdeki ben olduğuna… çok geç olsa da tanışmıştım sonunda hayatla… iyi yüzünü görmek nasip olmasa da şu gönlüme, çoğu zaman vicdanının sesini de duyabilmiştim çok uzaklardan gelen çocuk sesleri gibi…
şimdi ümit biriktiriyorum kaybolan yıllarımda… tekrar kalkmak için ayağa cesaret tohumları ekiyorum, kuruyup giden gençliğimin bahçelerine… korku var hala yüreğimde ama, ben de uyandım artık uyuttuğunuz yalanlarınızdan… açıldı gözlerim sayenizde…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!