İki bin yirmi üçün yirmi dokuz ekimi…
Yüzüncü yılı geldi cumhuriyetimizin.
Sevinç dalgası sarmış dört bir yanda ülkemi;
Meydanları inleten bu coşku hepimizin.
Bayraklarla donansın yurdumuz baştanbaşa.
Alacağın olsun ağaç,
Dallarına takılan
Uçurtmamı bana vermedin.
Ya beyaz bulut, sana ne demeli,
Elimden kaçırdığım
Bilirsiniz ağaç yaşken eğilir.
Çok yaşayan değil çok gezen bilir.
Baldan tatlı imiş bedava sirke.
Balın varsa sinek Bağdat’tan gelir.
Saklarsan samanı gelir zamanı.
''Çuval boşsa eğer dik durmaz'' derler.
Düşman yüze güler, dost acı söyler.
Tavuk esirgenmez kaz gelecekse.
Yağa kıyamayan çöreği zor yer.
Alıcı kuşların ömrü az olur.
Ezgileri yayılır kopuzun, sazın, tarın…
Dökülür hatıralar rüzgârla yaprak yaprak.
Yeleleri uçuşur dörtnal koşan atların,
Aygırlar bozkırlarda koşar sudan çıkarak.
Nal sesleri duyulur dombranın tellerinde,
Gecenin esrarı bitmeden önce,
Ufukta parlıyor ışıktan saray.
Yürürken kafamda bin bir düşünce…
Yalnızım bu gece, arkadaşım ay.
Ne güzeldir bayramlar,
Yeni elbiseler,
Pırıl pırıl ayakkabılar.
Ev ev gezer büyüklerin ellerini öpersin,
Ceplerin parayla dolar.
Neler yaşanmış neler evvel zaman içinde,
Pireler berber iken, develer de tellalmış.
Konuşurmuş hayvanlar bir insan biçiminde,
Nine beşikte yatar, bebek onu sallarmış.
Az gitmiş uz gitmişler dere tepe aşarak,
Yerinden doğrulmuştu hanlar hanı Bayındır,
Dedi: ‘’Davet yapılsın, büyük şölen kurulsun.
Ak otağ erkek evlat sahibi beylerindir;
Kızı olan beylere kızıl otağ verilsin.’’
‘’Tanrıdan lanetlidir oğlu kızı yok ise,
Bir eski fotoğraf, geçmişten bir iz…
Hayalimde bölük pörçük anılar…
Beyaz badanalı kerpiç evimiz,
Önünde şeftali ağacımız var.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!