Bir gelinciğin
dudağındaki kan,
Kızıl sabahlarda
her çiçekte
yaşamın gözyaşları...
Eski bir tanrıça gibi
Soğuk ve yalnız
Ve zamanın içine hapsolmuş…
Kocaman bir taş,
Dipdiri ve mağrur…
Durağansın,
Bir garip intihar benim ki
atlayıveriyorum
yaşamın ta içine
tutamıyor hiç kimse!
Boğuluyorum
bir duru suyun içinde,
Kırılan bir oyuncağın
parçası gibiyim!
Ekleniyorum
ait olduğum yere,
ne çare!
Büyük ayrılığın
Ölüler konuşur mezarlıklarda
Sesleri selvilere emanet
Görürler belki kimbilir
Her gözyaşımın ardından duaya uzanan ellerimi
Baktım koskoca bir deniz sanki
Rengini değiştirmiş
Yürüyorum,
Durmadan yürüyorum.
İçimde isteklerimin
Marşı.
Yüzümü deliyor
Rüzgarın
Küçük renkli bir kuş konar
Zifir karası kederlerimin üzerine
İlk o görür
Ölen ve öldüren kim
İlk hıçkırıklarımı ilk o duyar
Katar sesine hüzünlerimi
Yalnızlık uzak bir şehir,
Yağmur geceler boyu…
Çoktan unuttum!
Rüya kattığım uykuları…
Yalnızlık uzak bir şehir,
Biraz dayan!
Minik kuş…
Biraz dayan!
Minik başını
kanadının altına
saklatan ayazları
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!