Günün doğuşu kadar güzel
suyun akışı kadar berrak
bir çocuk kadar saf
ve bir bulut kadar beyaz
bir haykırış
bir gülüş
arkasından süzülen gözyaşı
bir nefesleniş
bir iç çekiş
işte bunca yıllık özgeçmiş
sen bilmedin ama
dağların yüceliğinde
bir ağaç büyüttüm içimde
dalları arşa değen
öyle ulu, öyle nurlu
Sen uzaklardayken canözüm
mavi suların yalnız hüznünü
taşıdı martı kanatlarında,
ölü yaşamların
öksüz kalmış umutları
kırbaçlandı
Yak hadi
yak ben’likleri
bakir kalmış tüm yalnızlıkları uzaklarda
yak kavur ne varsa
topla rüzgarın saçlarından
do minör notaları
Ufkun darağacında asılmış
can vermekte mavi,
akşamlar safran sarısı,
uzak kentin gardenya kokulu balkonunda,
şarap kızılı dudaklar,
şuh kahkahalarla
Gecelerde sisler
Yangın yeri geceler
Geceler nihavend hüzünlerde
Gözbebeklerimin sürgitlerine
Akşam alacası inince
Uzak, ne kadar uzak dedim
ruhumun sürrealist duraklarında saklı
çocukluğumun altın sarısı düşleri
unutma, büyümek dedin
büyümek boyamaktır yaşamı,
geceyi ört gözlerime
sessiz bir çığlıkta
tıkanan soluğumu
kıpkırmızı bir gün batımında
martı seslerine taşı
ki o seslerde yankılansın
Sesler yankılanıyor her bir yanda
ifadesiz, kelimesiz
sadece ses
renksiz
gecede hüzün
kifayetsiz
Alacakaranlıklarda gülümser
Varolması düşlenenler
Med-cezirlerde bir minik dalga
Sessizce vururken kıyılara
Bilmez ki
Düş gezgininin gözünde hayalperdesi
pembe mavi sislere gizlenen titreyişi
çoktan çözüp bulutlara saklamış gibi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!