Her şeyden önce bir ses vardı,
henüz harf yoktu,
henüz yol, ışık, şehir yoktu.
Bir karanlıkta bir titreme,
Giden sustu,
Ama sesini bıraktı duvarlara.
Adım atmadı bir daha o sokaktan,
Ama gölgesi hâlâ dolanır aralarda.
Bir sandalye çekilmedi hâlâ masadan,
Bazı sessizlikler kulakla değil, kalple duyulur.
O kadar yüksektir ki sesi,
Sadece derinden gelen titreşimi hissedersin.
Her kapı kapanır bir gün,
Ama bazıları ardına kadar açık görünürken bile kapanmıştır.
Ve bazıları…
Kapalı gibi durup içten içe bekler seni.
Uyanıksan göremezsin bazı şeyleri,
Çünkü rüyalar ışığı sevmez.
Karanlıkta büyür düşler,
Kendine yer bulur en ıssız köşelerde.
Bir yer var içimde,
Ne harf girer ne ses.
Ama her duygunun evi orası,
Adını koyamadığım şeylerin durağı.
İnsan bazen öyle uzaklaşır ki kendinden,
Yanında yürüyen biri olur da
Yüzünü tanımaz.
Bir göl vardı dağın yamacında,
Herkes orada kendini seyrederdi.
Ama bir gün ben yaklaştım
Ve gölde bir bakış duruyordu,
Yerini bilmeyen
Yönünü de şaşırır.
Haritasız yürüyen
Her yolu kendi sanır.
Mahallenin yavru kedisi
kuşların peşinden koşturur,
bir gölge olur bazen,
bazen bir kahkaha gibi sıçrar duvardan duvara.
Sonra bir gün,



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!