Bir ışık düştü içime,
Ama hemen yayılmadı.
Önce karanlığımı yokladı,
Sonra yankı yaptı derinliğimde.
Gece çökerken herkes uyur,
Ama bazı uyanışlar karanlıkta olur.
Gözler kapanır, kalp açılır,
Sabah, uykuda doğar bazen.
Göz görür, kalp görür, sen görürsün…
Güneş vururken hisseder, inince düşünürsün.
Her daim tepede olmaz ya, gider ama sıcaklığı kalır üstümüzde.
İz bırakır tende, bedende ve sokağın köşesinde.
Gölgesi önümde gidiyordu,
Oysa ışık hep arkadan gelir sanırdım.
Bir şey vardı benden önce yürüyen,
Belki de ben, kendimden önce düşüyordum yola.
Sınır bilmeden kim olur?
Kendini tanımadan kim kalır geriye?
Bir tanım,
Bir kelime,
Bir sabah toprağa basınca çıplak ayakla
anladım: dünya serin bir yalandır.
Güneş doğar,
ama her doğuş bir vedadır aslında.
Horozlar öterken uyanan evleri hatırlıyor musun?
Tahtadan yapılmış,
Ama duvarları dua gibi sağlam.
Bir göz odada
Üç kuşluk gövdeyle
Koca kışlar ısınırdı sobanın tek gözünde.
Her insan bir âlem hem de kendi içinde değil sadece,
Bir büyük âlemin parçası.
Var olur dünyanın ekseninde.
Bir kış paltosu vardı annemin
Kalın, ağır, suskun
Askıya asınca bir mevsim çökerdi duvara
Ve iç ceplerinden
Kuru bir yaprak düşerdi her yıl
Ne zaman giyilse,
İnsan iki dünya arasında yaşar,
Biri görünen,
Biri sezilen.
Ayakları yerde,



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!