Artık ruhlarımız yabancı birbirine...
İki düşman gibi kırıyoruz kendimizi
Oysa ne günler yaşadık sabahı karşılayan...
Yağmurlar, karlar, güneş, deniz, hepsi şahit...
Neden böyle oldu, tutamadık dilimizi...
Yaralıyız ikimiz de, derinlerde bir yerlerde...
Suskunuz, dillerimizde sitemden başka bir şey yok.
Oysa ne çok şey vardı söyleyecek, ama sustuk,
Yaralayan, inciten kelimelerle kırdık kalplerimizi...
Bir zamanlar aynı göğün altında, aynı rüyadaydık,
Şimdi ise uyanmak istemediğimiz bir kabustayız...
Gelir mi o güzel günler geriye?
Yalvarsak, duâ etsek Tanrıya, verir mi bize tekrar aşk olan rahmetini?
Yoksa kapandı mı o eski günlerin kapısı,
Sonsuza dek mühürlendi mi kalbimizdeki sevgi?
Belki de boşuna dönüyoruz aynı yere,
Belki de geçmişe ağıt yakmanın vakti geldi...
Ama yine de bir umut var içimde,
Belki bir gün, bir sabah, yeniden doğarım senin için...
Belki de yeniden çiçek açar kalbimde aşkın tomurcuğu olan,
Tanrı, dualarımızı duyar mı dersin?
Vakit bizden geçmiş cancağızım...
Aynaya baktığım her anımda, isyan eder çehrem...
Yüzümdeki mazinin tebessümündeki o huzur izi...
Yerini mateme bırakmış, gözlerimin dehlizi ise zifiri...
Kendi karanlığımda kaybolmuşum ben,
Nefesim bile ağır geliyor ruhuma,
Mazinin izleri her sabah yeniden doğuyor,
Ama o eski ben yok artık, hayatın aynasında kaybolmuşum...
Kimsesiz bir limanda, terk edilmiş bir gemi gibi,
Sürükleniyorum hayatın dalgalarında,
Belki de son limana yaklaşmak üzereyim,
Kendimi bulmak için çıktığım bu yolculukta,
İstemiştim ki bana yol gösteren deniz feneri sen ol...
Sen ise fırtına yaratan deniz oldun, fener ise içimde kalan dua...
Ne diyeyim...
Bu son sözüm, son şiirim olsun...
Artık ruhumdan ruhuna, gözleri yaşlı bir elveda olsun...
Kayıt Tarihi : 8.10.2024 01:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!