Kırklareli'nin Kurudere köyünde doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Kırklareli’nde serbest avukatlık yaptı. 1 Şubat 1979 tarihinde Ankara SSK Dışkapı Hastanesi'nde ölmüştür.
1940 döneminin tanınmış şairlerindendir. İlk şiirlerini "Haykırışlar" adlı kitapta topladı. Daha sonra dönemin önemli dergilerinde şiirleri görünmeye başladı. 1950 yılında Kırklareli'nde "komünistlik" suçlamasıyla yargılandı, mahkeme süresince iki yıl tutuklu kaldı, sonuçta beraat etti. Cezaevinden çıktıktan sonra münzevi bir yaşama yöneldi. Ancak 1 ...
Bir yerde görürsen ki:
Ağır ve edalı akar,
dal dal söğütler öperek
samur üç belik gibi
üç koldan sular;
müjdeler olsun efendim:
Adını ilk defa
Yedibelâ Rasimin hançerinde okudum.
Çocuktum.
Çatal geyik boynuzu kabzasında
İlk Bursalıyı tanıdım:
"Bıçakçı Remzi" yazıyordu.
Görünmez ellerin sağdığı bulut,
Yağmur ki Allaha bağlanan umut;
Ellerini göğe kaldır açık tut:
Tarlada çamur teknede hamur
Ver Allahım ver sellice yağmur!
Selamın geçiyor besbelli,
yeşerdi telgraf direkleri;
seneler sonrası, ormanından ayrı.
Bir sevinçtir aldı kırlangıçları,
rastgele öpüştüler;
Yeni doğmuş gibiyiz,
kitaplarımız, defterlerimiz yeni
Dünya eski bile olsa,
gün aynı günse de
bacamız tüter,
destilerimiz dolu.
Radyoda bir hüzzam şarkı var
dışarda sümbül havası
'halbuki şimdi uzak ufuklara kar yağıyor'
Daha evvel ajans dinledik
zincirlerini şakırdatarak geçti esaret
Dün;
hatırımda değil
belki geçen gün
turnalar geçti de bir garip oldum.
Soyunuverdi gönlüm,
İnsanlar var ki adaşım;
yeşil dut yaprağında,
yürür ormanlar gibi
ve bir ipek böceği kahramanlığında,
Alaysız,
merasimsiz
Niyazi Akıncıoğlu'nun ilk şiirlerini okuduğumda müthiş etkilendim.
Özellikle "Selamın geçiyor besbelli
Yeşerdi telgraf direkleri.."
dizeleri derin bir özlemi anlatır gibi.