Bu pazardan bir kefen çalarken
Sessiz bir vagonun yolcusuydum.
Varlığı unutturan bir yılgınlığı içimde taşırken.
Saygılarımı zorlayan bir asalet kamçılardı ruhumu.
Zahire kafa tutmak benim haddime mi
batın esefle kovalarken beni.
içlense de bulutlar
dokunmak için tenime
denizleri emzirecek kudreti
bulamazdı kendinde
Ben, eğleşirken
o yasak dünyanın tarlasında
Bilmezdim helal bir sevdanın sazlığında sallanmayı
Anlatılanları inatçı bir kayığa bindirip
Yüzdürürdüm güneşin battığı rotanın ufuklarına
Kuytularda saklanan kaderim
Çıkıverseydi dışarı
Her gece sarmaşık bir sevgiyi anlatırdım ona
Sinsi sevdalardan emin olmak şöyle dursun
Nara atan gölgeler bile
Kandırırdı beni.
oysa hiçbir şey bir rüya kadar masum değildi
gerçeğe tezatlıklar savuşturan bir mahyadan baksa bile.
Saygın aşklara boyunduruk takarken
Hep söylerdim
Yağız sevdaların:
Son nefesindeki şehadeti.
Yıllarca ağaran saçlarımı
Bütün zamirlerden soyutlarken
Kapkaranlık çıkmazlara sürüklendi
Meçhul zatım.
Ey benim vagonsuz trenim bir şarkı çal
gurbetlerine beni de kat götür
kamarana beni de al.
zihnimin o metruk kal'asında
sağanak gibi yere düşen
uçurumlar beni bekliyor.
Yağmur taneleri olmasa bile
Onları taşıyan irade
paklar beni.
Belki.
Fondaki şarkı yüreğime haykırırken
demezdi asıl diyeceğini o şarkı,
oldukça manidardı
"Hele bir gün doğsun" dercesine
oyalarken beni zaman
Şafakla beraber ezan sesi,
ruh katardı dirayetime.
Taviz vermeyen bir zamanla cedelleşirken
Unutmuştum bedenimin artık beni uyuttuğunu
Uyku zamanı bütün fiillerimi sektelerken
Kafamı çarpacağım bir taş aklımı başıma getirdi
Ve ben sonsuzlaşmış, dünya artıkın soysuzlaşmıştı.
İbrahim Hakkı Eroğul 3
Kayıt Tarihi : 22.10.2017 21:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!