- Sinope, dedim, buralarda bir yerde olmalı…
- Zeus bilir, dedi Şükrü
- bulutlar, dedi Burhan
öylece uzun uzun göle baktık, sonra gökyüzüne; yeniden göle ve gökyüzüne... sonra neye baktığımızı unuttuk… gökyüzü, göl, deniz, orman, balıkçı motorları, martılar... aynı şey olmuştu hepsi…
biz, şaraba yazgılı üç üzüm tanesi, oturup bunları konuştuk, Nisi’de… bunları; boş şeyleri… borsalar yükselmişti belki, değer kaybetmişti altın, dönmüştü köşeyi birileri… Burhan, güvercin besler, şairden zarar gelmez, üzmezdi Şükrü kimseyi... hazırdık ezilmeye; dünya denilen şu koca mahzene ufacık bir katkımız olsundu yeter ki…
Nisi ya da Nysa; tanrı Dionysos’un bırakıldığı dağın kuytusunda konuştuk bunları; boş şeyleri… şarabımız bitmişti…
- gidelim, dedim
- nereye?
rüzgâr bilirdi…
İlyas TunçKayıt Tarihi : 11.10.2018 13:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!