Nisan Yağmurları (18)

Nisan bereketiyle yağan her damla yağmur
Kirpiklerinden düşüp oluyor bin katre nur,
Bu zamanda bu sevda başka nerde bulunur;
Saymadım hasretinle kaç geceyi eskittim,
Bir göründün bayramdı, kâbus oldu sen gittin…

Gidişler anlık bile olsa asırmış gibi,
Sanki yürek bu yükü kolay taşırmış gibi,
Sevene hüzün bile çok yakışırmış gibi;
Hüznümün arasında mutluluktu gülüşün,
Bil ki ecelim olur beni kalpten silişin…

Silinmeyen izin var, ruhuma ferman aşkın,
Dermansız dertlerime, emsalsiz derman aşkın,
En büyük heyecanı hatırım sorman aşkın;
Sorgusuz sevgilerle yüreğine sar beni,
Hasretim uzar ise, öldürürsün yar beni…

Ölmeyen sevdaları destan yazıyor tarih,
“En büyük ihanetler dosttan,” yazıyor tarih,
Vuslat yasak mı bize, kasten uzuyor tarih;
Vurulduk bir ceylana, avcı iken av olduk,
Biz o yârin mor alev bakışına tav olduk…

Tavı geçen demire örs yetmez, çekiç ezmez,
Sevdaya tutsak gönül, ders yetmez, bıçak kesmez,
Gönül sensiz eğlenmez, saz yetmez, köçek kesmez,
Aşkın bacası yoktur, alevi hep savrulur,
Yürek kelebek olmuş, daim yanar, kavrulur…

Kavrulsak da, yansak da ne çare kader buysa,
Yaradan günahımı belki affeder duysa,
Senin de benim gibi kalbin özlem dolduysa;
Baharlarım kış oldu yokluğunla burada,
Çok seven tez kırılır, sitem etme Murada…

Murat Nail Güney
18 Nisan 2010 İstanbul. Saat: 02.45