Bu felsefesiz yaşam
Fil hakikat bana
Sorğaçlı dövmeli mercimek çorbası
Anneanneme aittir
Yıl 1963 Almanya’ya
Gitme furyası başlamıştı
Can pazarı gözyaşı
Birçok haneyi şişlemiş
Dedem İve Şıvan’ı da haşlamıştı
Evinin tek oğlunu gurbet almıştı
Fidan köksüz kalmış 38 de
Dedem çobanmış gençliğinde
Babam yarıcı ağa elinde
Sekiz boğazı besleye bilir mi?
Bir atmış boy elli iki kilo ağırlık
Yalnızca annemin desteği ile
Emi dayı yok arkasında belinde
Karanlık bir bilinmez vardı önünde
Bunu gören ve yaşı yandı
Bir umut bir mum ışığı da olsa
Kurtuluş görmüş gurbet elinde
Yalvarır durur gitme diye babama
Dedem yaşlı gözlerle bakar çocuklara
Der ne yaparım ben bunlarla
Sen nasıl yol çıkarırsın elin yurdunda
Ben yaşlıyım bu gün varım yarın yoğum
Kim duracak evlatlarının başında
Ağlıyordu dedem iki gözü iki çeşme
Annemin durumu bilmem ne haldi
Sanırım dünyası toz dumandı
Babamın tek çaresi vardı
O da gitme
Son karar alınır evi yerleştirme
Merkez Mürü’den kalkar göç
Karakocan Ferho’da iner
Yusuf dedemin köydeki
İki katlı evine
Alt kattaki kilerde ocak vardı
Isınma aydınlanma bir arada
Yer yatağı biz koyun koyuna
Yalnız İbrahim dedem ayrı yatardı
Ama yedi nüfusa dardı
Barındık başka çaremi vardır
İbrahim dedem kısa süre sonra
Üzüntüsünden düşer yatağa
Yüzünü çevirmiştir kara toprağa
Tek yapabildiği oğluna dua
Dönüşün göremeyeceği
Yüreğinde onmaz yara
Ahlarla oflarla içini boşaltırdı
Dedem özlem koklardı
Bizler de onu
Sevgisi şefkati yürek okşardı
Günlerden bir gün akşamdı
Yusuf dedeme
Beni dışarı çıkar dedi
Dış kapının önünde durdu
Sağlığında her zaman
Yaptığını yaptı
Yine duasını etti
Yusuf dedem yakınında
O an hayvanların bakımındaydı
Döndü dedem dünür dedi
İşlerini tümünü bu gün bitir
Yarın misafirlerin olacak
İve Şıvan’ın dediği olmuştu
O gece yatağında ölmüştü
Dedem terk etmişti sürüsünü
Felek açık bırakır iki gözünü
Yutmamıştı dedem sözünü
Kilerde ocak vardı
Dedim ya
Tezek yanar sıkça tüter
Dumanından gözler ürker
Sac üstünde ekmek
Tencerede yemek pişer
Her ferdin işi kilere düşer
Baba evinde sıkıntısın anneme
Erkenden uyanmak ta bize düşer
Kilerde ilk sabahımızdı
Beni uyandıran neydi bilmem
Neydi diye sorarım
Ninem ile annemin sesi mi?
Yoksa burnuma gelen
Dövmeli mercimeğin sorğaç kokusu mu?
Hatırlamam onların ne konuştuğunu
Hatırladığım çorbanın
Sosunun kokusudur
Nasıl hatırlamam
Kavurmaya doğranmış
Kuru soğanın kızaran halini
Hele çevreye yaydığı kokusu
Birde kazan dolusu çorbaya
Döküldüğü anki sesi
Şimdi yok kulağımda sesi
Bende kalan kokusu
Hemen her sabah
Salt kahvaltımızdı
Diye biliyorum
Anneanneme rahmet diliyorum
04.11.09-Mersin
Allah’tan tüm ölmüşlerimize rahmet diliyorum.
Not:İve Şıvan(Çoban İbrahim) Sorğaç:Çorba sosu
Kayıt Tarihi : 8.11.2009 11:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!