Nilgün Berbergil Şiirleri - Şair Nilgün ...

Nilgün Berbergil

Ne kadar nadide cevherlerle süslesen,ne kadar güzelce gizlensen de içine,yalnızlık bir tabuttur,unutma!
Ne kadar sağlıklı görünsen de,ölümdür o gizli küskünlük. Gülümse! .. (NYB)

Devamını Oku
Nilgün Berbergil

Dön! Cennet hep buradaydı aslında,
yanlış pencerelerden bakmak yaktı bizi.
Ekmeğimizi yanlış yoldaşlarla paylaşmak hasisleştirdi..
Kendi ağzımızla dönmez kaşıklarla,
nankörleri besledik akıl-mutluluk kazanından,
boşuna bekledik, sıranın bize gelmesini,evet..

Devamını Oku
Nilgün Berbergil

Ooyy benim “şimdiki aklımla” sevdiğim! Ooooyy benim ,hayatım hep ertelemekle geçerken umutla beklediğim! Biliyorum yaşamıyorsun nicedir sen de.Senin farkın; acıların-kavganın-inadın sergilendiği o aynı eski sahnede takılmış oynuyor fakat tıpkı benim gibi,senin de artık nicedir yaşamıyor olman..
Bilmiyorum “İmkansız”ı başarır mı sevgili, kan kardeş çıkan acılarımız? Onarır –iyileştirir mi aynı derece-aynı türden olan ölümcül yanığımızı? Yeniden doğurur mu bizi küllerimizden bu sevgi bu umut ?
Suçluyorsun beni ama yanılıyorsun: farklı sanıyorsun beri yandaki bu hikayeyi. Sen bir türlü kabul edemiyorsun benim artık kabul ettiğimi; ahmaklar için yapılabilecek çok şey yok bu dünyada. Mum gibi tüketir onlar güneşin ışıklarını,karanlığa boğarlar aydınlığını.
Farklı sanma beni, sadece kurşunlara göğüs germekle,kanlı kurşunlara gelmekle “insan için”-“gerçek için” ölünmez. Gözle görünmez,elle tutulmaz nice kahpe kurşun,nice koca yürekleri vurup böyle iflah etmez şekilde derin yaralar.Senden iyi kim bilecek halimi? ..Ve benden iyi kim bilecek halini? Ne dinlerin “cennet vaadi” ve “cehennem tehdidi” için,ne de varlığı nerde ne şekil bilmem artık bir imparatora yaranmak için değildi bu arenadan zavallı bir leş olarak değil,haklı bir zaferle yüzü ak çıkmak isteyişin biliyorum. Adaleti bizden yana olmayan bu mahkemede, “var” olan canlı varlığımızla çektiğimiz acıların şiddeti, onun hesabında olmayan bir büyük ünlem işareti olarak,hayatın bütün silme ve yok etme gücüne rağmen “var” kalarak, onu bile ona yargılatmalıydı eninde sonunda. Tozu dumana katıp göz gözü görmez eden korkular,acılar,akıl erdiremezlik,ölüm,yalnızlık ve daha nice canavar hayata az gelmiş gibi; bir de,kendilerine yaşam ve şu sakat yapay sistemler tarafından “gladyatör” rolünün verildiğini bile fark edemeyen “zafer” (!) peşindeki bu acımasız kurbanların pençelerini,açık bir talihsizlikle,küçük bir avmışsın gibi üstüne salıp,seni,düşündüklerinin eliyle-diliyle parçalatırken,onun gücüne sahip olmadan bu haksızlığı –bu nankörlüğü kaldırabilen sendeki o nokta kadarcık insan yüreği onun tanrılığından bin kat daha tanrıydı evet sen ve senin gibilerde.
Evrende,hayatın kendisiyle düştüğü zıtlığı-çelişkileri ve vıcık vıcık edilene kadar iğrençleşmesine izin-fırsat verdiği,doğamızın mecbur olduğu güzellikleri ve manayı manasızlığa çevirdiği bu yeri ve bu işin kurbanlarını,herkesten daha iyi anlamak ve hakkını vermek için çırpındığından ötürü ve bu yükü,bu çileleri ümitsizliğini bile bile kaldırdığından ötürü,bu “hiç” liğinde bile onun tanrılığından bin kat daha tanrıydı evet sen ve senin gibilerin varlığı. Evet,ortalıkta görünmeyen bir sultanın keyfine –zevkine göre birkaç kulaç ipek tel olmak için,yaşam kozasını üzerimize yıl yıl özenle örüp-ellerimizle üretmek ve bütün bu çabaların,bütün bu canlılığın hiçbir anlamı yokmuşçasına,tahammül sınırlarımızı kat kat aşan kaynar acılara düşerek,bile bile ölüme,bile bile bilinmeze,bile bile madde olmaya gitmek,aklın bütün akıl erdiremezliğine ve dilin-ifadenin tüm yetersizliğine rağmen kavranan öyle büyük bir haksızlık- öyle büyük bir çelişkiydi ki,evet bu işin bir başka açıklaması olsa gerekti,haklıydın.
“Hayatım bir maceradır.tabiatın bana verdiğini geliştirmek çabasının macerası değil,onun bana vermediğini elde etmek çabası.Hakiki olduğu kadar sahte bir eğilimle de. Bu yüzden gerçek tattan uzak,ebedi bir eziyet..” diyerek Goethe’nin de ifade ettiği gibi,belki de,aslında tabiatın bize verdiğini geliştirmek çabasının macerasıyla başlayıp,onun bize vermediğini elde etme çabasına kadar kaçınılmaz uzanan bu yolda,kat edilebilirinden fazlasına göz dikmenin gerçek tadan uzak ebedi eziyetine mahkumduk sen-ben ve bizim gibiler.

Devamını Oku
Nilgün Berbergil

Boşa akan nehir gibi yittin kurak çöllerin çatlaklarında/
en güzel güller,çiçekler yerine diken yeşerttin/
gök kuşağını paylaşamadın,griden başkasını göremeyenle/
oturdun ağladın,kalktın ağladın,girdin ağladın,çıktın ağladın
çıra gibi yandın,yandın garibim,paylaşamadın../
ne sevinçler çoğaldı içinde, ne azaldı acılar

Devamını Oku
Nilgün Berbergil

Yaşandıkça kahreden o merhametsiz anların kurşunlarıyla vurulup yaralanmaktan değil,‘’körelmişlik’’ ölümüyle ‘’leş’’ olmaktan korkmalı insan..(NYB)

Devamını Oku
Nilgün Berbergil

Ne senin kaleminden damlayan kan,ne de hepimizin bin yüzlü sayfalarından taşan tüm sözlerimiz..Saatlerdir dalgın baktığım,şu önümde duran yazısız boş sayfada,öylesine kusursuz ve geniş anlatılmakta ki her şeyimiz..Hey gidi dostum heey,acı sevinç ve hayat üstüne bir şey yazmaya-karalamaya,hala mecalin,hala gönlün varsa ne mutlu sana! Ne kadar şanslısın bilsen; devrik bir … olduğunu görmemezlikten gelip,sürgün bir kral gibi davranmakla bile..(NYB)

Devamını Oku
Nilgün Berbergil

Ovaları sarartan yaz sıcakları gibi hayatın sıkıntıları/alır gider elimizden baharı,olgun başaklar etmek uğruna/büyük felaketlerse kışın karları,çürütür,köklerden zorunlu gene türeriz/ çaresiziz gülüm çook çaresiziz..(NYB)

Devamını Oku
Nilgün Berbergil

İşte Tanrının yaz-boz tahtası önündesin çocuk, yeniden../Sayısız ham hayal,sayısız ham tasarım ne silinmiş ne de karalanmış üzerinde/İşte hepsi bir yerde aynı anda; doğada,tarihte,hayatta,kainatta.../Tasarımdan oluşuma dek uzayan şu kimi zaman fena çelişmiş karmaşık çizgilerde merakla dolanırken düşüncelerin ve gözlerin,/gerçek diye,senin aynı sorularına ayrı ayrı cevaplar verecek türlü öğretiler,türlü bilgiler,/ öfkelendirecek seni önce bu tutarsızlık,hazır ol! /Ama ne başını kuma gömüp gizlenmekle,ne de herhangi bir çözümsüz fikre demirlemekle çıkabilirsin işin içinden bil ki! Gerçek,önce,gerçeğin ölçüsü nedir? sorusuna cevap isteyecek çünkü senden (NYB)

Devamını Oku
Nilgün Berbergil

Üç beş mısra ile çaksam tek sayfaya sıkıştırıp da şimşek hızında, aynı anda bin mananın ayrı tonda binbir ışıltısını, fark eder tanırsın nasıl olsa sen,bilirim dostum..Arkasında hangi bulutların çarpıştığını,anlarsın gözünle görmüş-elinle koymuşçasına (NYB)

Devamını Oku
Nilgün Berbergil

Aşk: Ruhun kırkayak kesilip,kırk ayağıyla birden şu yaşam uçurumunda tutunuşudur/Aşk: Kuraklıktan çatlamış toprağın suya kavuşuşudur,can suyudur aşk,baharındaki fidanın her şeyi demek..Yaşamdan acıyan yorgun canların ilacıdır aşk! Muzip yaz yağmurudur; iki mevsimi bir kaba koyan.Aşk bir gizli güçtür; hayata ölüme meydan okuyan (NYB)

Devamını Oku