Kokundu fotoğrafından ruhuma dolan,
Silik yaşantımdan özlemle odama yayılan,
Darmadağınık düşüncelerimden
ansızın sıyrılan,
mistik vuruşların, ezgisel çığlıkları
ardında saklı duran.
Ne şarkılar avutuyor beni şimdi
ne de şiirler
bir delirişin orta yerinde
çaresizliğimle baş başayım.
Hiçbir şey yapasım yok
hani elimi uzatsam kırılırdı ya çiçekler,
“Artık yitik bir düştür, yaşanmamış
bir yarına uyanacağımız…”
Göksel YILMAZ / Tanrının Zamanı
ANLAM
Yokluğunun sancısı
yayılır bedenime.
yakamozlar vururken denize,
Ay sisler ardındaki han’da
saklıdır şimdi…
Belki;
basit düşüncelerle harmanlanmış
basit bir yazıdır bu,
sözcüklerin kesişme noktasını
bulmakta zorlandığım…
Dünyanın bilinen tüm dillerinde;
-dinlerde, kültürlerde,
coğrafyasında; dağlarda, nehirlerde
kimyasında; yağmurlarda, gözyaşında
fiziksel çözünürlüğünde; depremlerde
hep bilindik beylik sözcüklerde,
Ağlama isterikleri arasına sıkışık yüreğim,
İdealarının umutsuzluğunda
Amaçsızlığa sürüklenen,
Hüzünsel çarpımlarının kareköküdür bu beden.
Yorgun bir yaşam benimki…
Kuşatılmış döngüsel çıkmazda, hızlıca akmakta yaşam. Her geçen an avuçlarımdan kayıp gitmekte. Akıntıya savurdum kendimi, dipsiz bir boşlukta boğulmaktayım.
Sözcükler bile kuşatma altında. Aynı anlama yüklü, yalnız harflerin çaresiz sevişgenliğinin sessiz çığlıkları…
Rüzgâra fütursuzca savrulan her solukla, biraz daha yaklaşılmakta son an’a. Kaçımız görebilmekte? Beteri, görebildiği halde çırpınsa da suyun akışını değiştiremeyişinin çaresizliğiyle, kaç kişi boğulmakta bu sınırsız okyanusta?
Film şeridinde saklı
bir anıdan ibaret yaşananlar,
fotoğraf haline bile getirmekten korktuğum.
Hazzın yağmurunda
aşkı yaşadığımı sanırken,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!