Taranmamıştı saçları ablasının
Hiç bakmamıştı kendine aynada
Biraz elektrik biraz teknolojik havayla
Bukle bukle düşen saçlarım
Yandı güneşin altında
Eteğindeki taşları dökersin,çeşme başında.
Dua edersin evde su akmadığına.
Dedikodu yok.
Gün yok.
Karbonat yok.
Soğukalgınlığı bulaşır sarının
ya da nazının alınganlığı
yıkılır sebepler,insanlığının.
Bazen allığı bulaşır elmanın
saklarsın sanki utandığın utangaçlığını
Çözdüğüm duygular mı
korkutur beni?
Boşa geçen bu yıllar mı
kandırır seni?
Dönüşü yok zamanın
aşk yaşanmalı.
Gecenin acılarını,ağıtlarını,
götürdün gömdün günışıyınca,
bir avuç şehre.
Yüklediğin umutları,
saça saça döndün gün batıncaya.....
Hızla,bir tünelden kayıyorum
yada yüzüyorum.
Tünelin sonunda iki gölge...
Yaklaştıkça tanıyorum,
seviniyorum.
Biri dört bebesini bırakıp giden teyzem.
Kımıldatmıyor dalları,
Karadenizin arsız rüzgarı,
buralarda şımarık.
Uğramıyor
hatta gelmiyor.
Kendini bişey sanıyor,burda.
Seni böyle de mi görecektim.
Öylece yatarken,sessiz.
Koşamazdın,yürüyemezdin
ama bülbül gibi şakırdın.
Gitme,dön geri güvercinim,
gitme,dön geri.
Noksandı,hayatımda kaybolmuş iklimler.
Birbirinin aynı geçen yavan zincirlemeler.
Umrumda değil gelecek kötü günler.
İyiki ısındı küre,
iyiki yağdı kar.
Tamamlandı eksik mevsimler.
Sevdamın en yokuşu yoktu
Düz yoldu hep terlediğim
Düpedüz şımarıklıktı bu
Ahh yüreğim....
Ter kan içinde yokuş çıkmak.....
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!