Manevi mirasına,
İhtişamlı dokusuna,
Mübarek kokusuna,
Şiirler, kitaplar yazılmış,
Şerefli hatırasına…
Kallavi Kavuğu, serpuşu, heybetin âlâsı
Hüve’l Bâki ile teselli verir serlevhası.
“Ebedi olan, ancak Rabbimizdir” mânâsı,
Tapu senedimizdir Osmanlı mezar taşları.
Gazze, kanayan bir yaramızdır,
Kavrulan ciğerimizdir Telafer.
Ey Rabbimiz! Onlara sebat, sabır,
Bizlere de akıl, şuur, izan ver...
Yüce dağlar etrafında,
Mor menekşe, yaseminler.
Mukaddes bir söz uğrunda,
Açılmadan soldu güller.
Obalarda, yaylalarda,
Neye yarar katın, yatın,
Köşkün, sarayın?
Siyonist işgal atında,
Ağlar ilk kıblegâhın!..
26 Ekim 2017
Karbeyaz sütunların tepeleri oyuktu,
Alanı gayet az vereni bir hayli çoktu.
Hali vakti olan bırakırdı akçasını,
Olmayan bölüşürdü kalan son lokmasını.
Şehadet, Rabbanî bir şiirdir
Kanı toprağa düştüğünde şehidin.
Kabul edilmiş nasuh bir tövbe gibi
Yıkarken kâinatın bütün kirlerini,
Yükselir ruhu arş-ı âlâya
Ve hissedilir vahyin bereketi
“Mezar Taşları” dedim,
Geçmişine sahip çıkmayanların,
Geleceğine de sahip çıkamayacağına inandım.
“Sadaka Taşları” dedim,
Dirisine sahip çıkmayanların,
Çocukluğumun baharını,
Kirlenmemiş hayallerimi,
Kuzu melemesini, kuş cıvıltılarını,
Annem kokulu memleketimin çayırlarını,
Çimenlerini özledim...
Bir yiğit adam tanıdım,
Zulmün karşısında,
Karadeniz gibi sert ve hırçın…
Bir derviş gönüllü insan tanıdım,
Mazlumun yanında,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!