Rüzgar, suya elinizi daldırıp boydan boya gezdirdiğiniz gibi, veya bir buğday ambarında avuçlarınızdan kayan taneler gibi öbek öbek estiğinde sazlıkların sarı saçları savrulur, eşsiz melodiyle dans ederler.
Aynı sazlıkların hemen diplerine kuşlar evimiz derler. Seher yeli yeni bir dans için sazlıkları uyandırdığında üç tane yavrusunu peşine takan anne yeşil başlı gövel ördek, bir prenses gibi asil başıyla yüzerken, sanki “dünya benim için var“ der. Güzelim ülkemin herhangi bir ırmağının, herhangi bir gölünde geçen bir hikaye...
“Bak,” der ermiş hırkasını giyenler, “cümle alem ateştendir, neyi dinle; sana ayrılık hikayesini anlatacak...”. Şair, Mevlana’ya birkaç kelam gönderirken düşünmüş olmalı; ney sesinin bir avuç zamanın parmaklarınızın arasından kayıp suya dökülen buğday tanelerinin çıkardığı huzur dolu seslere benzediğini.
Ayrılıklar yaşayan şairin sırtını; göremediği sırtını anlatırdı Mevlana'nın dizeleri:
İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
Sıcak bir kara sevda
Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;
Acımsı, buruk.




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta