Neticede Hesap Var Şiiri - Sezayi Tuğla

Sezayi Tuğla
1645

ŞİİR


12

TAKİPÇİ

Neticede Hesap Var

Komşu zarar görse, deriz; bana ne,
Düşünmeyiz, neticede hesap var.
İkazlara deriz hemen, sana ne,
Düşünmeyiz, neticede hesap var.

Kalp kırarız, nice gönül yıkarız,
Uyaranın, gırtlağını sıkarız,
Zeytinyağı gibi üste çıkarız,
Düşünmeyiz, neticede hesap var.

Yalan söyler, haksıza hak veririz,
Her menfaat karşısında eririz,
Kimse bilmez, her şeyi biz biliriz,
Düşünmeyiz, neticede hesap var.

İyi neymiş, kötü neymiş, fark etmez
Bu yer bize ait, kimse park etmez,
Dil sürçse de, asla geri çark etmez,
Düşünmeyiz, neticede hesap var.

Yanlış nedir, doğru nedir bilelim,
Art niyeti, kalbimizden silelim,
Eşit olup, bir hizaya gelelim,
Düşünelim, neticede hesap var.

(ARALIK 2008)

Sezayi Tuğla
Kayıt Tarihi : 30.10.2012 16:57:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


BANA NE Mİ DEMELİ Vazgeçilmez hastalıklarımızdan biriside (maalesef) vurdumduymazlık. Öyle bir toplum olmuşuz ki, kendi doğrularımızın haricindeki (velev ki, başkalarının söylediği, tek doğru da olsa) doğruların hiç birisi kabul görmez şahsımızda. Kimsenin etlisine-sütlüsüne de karışmayız bu arada. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” atasözü düsturumuz olmuştur adeta. Sınırlarını iyi tespit etmek şartıyla, bir nebze de olsa doğruluk payı olabileceğini düşünebiliriz atasözümüzün. Bizim tuzumuz kuruyken hiçte aldırmayız çevremizde olup bitenlere. “Dünya isterse yıkılsın, bana ne” deyip geçeriz bazen. Sakın ha, yanlış anlaşılmasın. Kimseyi yargılamak istemiyorum bu hususta. Sadece bir özeleştiri yapıyorum. Ruhumuza işlemiş bu vazgeçilmezlerimizin, “can çıkmadıkça huy çıkmaz” diye tabir edilen kesimini, biraz empati yaparak sorgulanmasına kapımızı aralasak, hiçbir şey kaybetmeyiz zannedersem. Birçok şey kazanacağız beklide. Kötü bir huyu olan arkadaşımızı seviyorsak, onu uyarmanın da (kırmadan, güzel bir üslupla) dostluk vazifelerimizden biri olduğunu asla unutmayalım. Hisseden pay çıkarmamız gereken bir kıssayı sizlerle paylaşmak istiyorum; Zamanın birinde, şehzadelerden birinin, yanlış davranış ve tutumlarından, saray erkânı rahatsız olmaya başlamış. Her ne kadar şehzadenin şahsını ilgilendiren yanlışlıklarda olsa, durumu aralarından seçtikleri bir heyetle, hükümdara anlatmayı üzerlerine vazife edinmişler. Hükümdar, heyeti dinleyip gönderdikten sonra oğlunu huzuruna çağırarak, şikâyet konusu olan meseleyi sormuş kendisine. Oğlu, şahsını ilgilendiren bir olumsuz davranış olduğunu, bu tavrından vazgeçmeyeceğini “Her koyun, kendi bacağından asılır” atasözüyle noktalamış konuyu. Hükümdar, şehzadeyi gönderdikten sonra, iki kişiyi görevlendirerek bir koyun kestirip, şehzadenin yatak odasının penceresinin önündeki bir ağaca bacaklarından astırmış. Önce, bu garip duruma bir mana veremeyen şehzade, daha sonra kokudan rahatsız olmaya başlamış. Kokan ölü koyunun derhal kaldırılmasını istediğinde, ancak babasının buyruğuyla bu isteğinin yerine getirilebileceğini öğrenen şehzade soluğu hükümdarın huzurunda almış. Durumu anlattığında babası şikâyetinin sebebini sormuş. Şehzade, çok kötü koktuğunu söyleyince, babasından aldığı cevap; “Oğlum, şikâyetçi olup kaldırılmasını istediğin şey, kendi bacağından asılmış bir koyun. Ancak gördüğün gibi seni de, çevreyi de rahatsız ediyor.” Herhalde, şehzade bu yanlış davranışlarından vazgeçmiştir umarım.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Sezayi Tuğla