Takıp takıştırıyorum ruhuma, yola çıkmadan hemen önce… güzel hüzünlerimi.
Renkler vuruyorum hüzünlerime,
Kızıl,
Mavi,
Beyaz,
Mor,
Gecenin henüz kin tutmamış ışıkları camıma vuruyor.
Camdaki yansıması yüreğime çarpıyor.
El emeği göz nuru ince ince işlediğim yalnızlığım görücüye çıkıyor.
Yalnızlık, o bir gitme biçimi.
Yalnızlığına gidersin kapı komşuna gider gibi.
Bir devrimin çocuğuydum ben.
Yasakların ortasında doğmuş,
Düşüncenin suça ortak edildiği,
Aydınlık yüzlerin karanlıkta boğulduğu,
Verimsiz topraklarda yetiştirilmeye çalışan bir neslin belkide en küçüğüydüm..
Kendimi sana yakıştırıyorum.
Sonunu bilmediğim senli masallara yazılıyorum.
Seni bana bağışlıyorum.
Görülesi suretin,
Öpülesi dudakların
Sana açılan gülden kalelerim.
Hayat bilgisi, hayalin silgisi...
Öğrendiklerim, yanılgılarımın ta kendisi.
Ne yakılacak bir hayal,
Ne evin damına kurulacak bir düş yok artık.
İşte hepsi bu.
Sen ve ben...bir 've' bağlacıyla yanyana yazılmaktı....
Anlam ve görev bakımından birbirine benzerdik...Bir 've' düşmüştü aramıza...
Ömre bereket bir aşkta kan(l) abilmekti...
Sen ve ben, aynı çatı altında umuda çivi çakmaktı...
Yine de uyandırmamaktı içimizdeki umutsuzluğu o çiviyi çakarken parmağımıza isabet eden o çekicin sesiyle…
Sen ve ben, bir göz tenhalığında susmaktı...
Öldüresiye sevmeler, sevişmeler…
Elin, kalbimin üstünde sevmeye yemin eder gibi…
Ve sonra avuçlarında durdu kalp…
Can alır gibi sevmeler, sevişmeler…
Şimdi o malum soru düşüyor, aklıma…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!