yorgun bir yamaç bıraktım yanına
terlemişti gözlerin
parmaklarım çöldü kuruttum.
giderayak uğramıştım rüyana
soluğun sızlıyordu
tepelerden düşüyordun, ürkektin
bir açık denizdin
korkak bir gemiydim sana.
karanlık efil efil
sessizlik çağıl çağıldı
seninle dönüyordum bir o yana bir bu yana
kıyamadım, uyandırmadım
uyudum aynı rüyada.
Neslihan Çelik
talan ettiler soylu kirpiklerini
kabul etmedi,
toprak giyindi çocukların.
kuytular ev
evler kuytuyken sabahsız kadınlara
dili tekti, kahrı yekti vahşetin.
ırmak göğe ellerini açar mı
kuş kanadı hepten yere konar mı
alev topuysa lokması fikrimin
başsız bir ıslık gibi beklemek
önü belli sonu belli,
en şaşkın haliyle koşarsa
dinlenirken dolar peteği.
dalgacı bir evren dudağında
kimine zor da
sildiğimiz cümlelerden bir öykü dererler
yetim bir merdiven bizde kalan
hep kendi sonları bize iz
bu kez
kendi öykümüze çıksın basamaklarımız
bulutları emzirir
her damlasıyla kirpiğinin,
gidilmiş yollar iskele gözlerine
ve mavi bir ıslık güneşin dilinde,
nazlı nazlı geçit verir dağlar
denizmen kuşlar koşmaktadırlar,
sağır suskunluğunda kalmış
tüm hazırlıkları pandomim kılıklı
ve ekmek kırıntıları düşmüş
bir masayı siliyor parmakların ayazı.
kazıyor elde gece
sürüyor ayak uçlarında debelenen uykuyu
özkıyım faka basmış korsan hücreleri…
nefret alası, dehşet sarısı
kapı önünde hediye paketi,
ambalajında bitik başlangıçlar.
balkonuna çık
ay karası indim gecelerine.
bir bardak çay iç
tüm kırıklıklarımı hayal ettim
de demledim…
rüyalarına işgalciyim
vurdumduymazlığına direnişçi
el koydum arsız alanlarına
benleştirmek var mülkiyetini.
açar, kanarsa tekemen ruhun
açar kozası yüreğimin.
iliştirip ağzını soğuk bir çeşmeye
-vardiyası bitmiş beşuş iklimim
tanımadığım bir kentte-
son damlasını azat etmiş
bir dimağ yudumlar mısın.
gözlerin, silyon feneri.
uyudu uyandı
vapura yetişti
işe yetişti eve yetişti.
yaşama parmak ucunda,
bahara yine yetişti.
bu ne kusursuz sevinç
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!