Taklavari yalnızlıklarım altüst
Üstünü giydik de içi boş kaldı
Göz bebeklerim gibi
Yalın ayak mahşer korkusu gözlerim
Gidişini
Kıyamet bildi
Tüm beyin fırtınası uslarım
Yenikliğine hezeyan etti duygularımın
Tüm suretler sana benziyor
Sen hiç kimseye
Nasıl oluyor da
Hem yok ediyor sonra var ediyorsun
Bilinmez
Çölleşmeye maruz bakışlarımı
Sallıyorum geceye, yokluğuna
Bir bakıyorum
Ellerine takılıyor bakışları sahra yaşlarım
Piramit gibi parmaklarınla
Mısıra dokunuyorum
Tanrıları duyumsuyorum
Hissettim
Kıskandılar seni
Dehşete düştü firavunun gözleri,
Çünkü tapınaktan başka hiçbir şey sarmamıştı vücudunu
Kıskandı
Sahramda çöl bir sevdaya kapılışıma
Anladı
Altında sakladığı mücevherlerin soğuk yoksulluğunu
Çünkü
O sevişemiyordu
Hayallerde bile olsa, ölümün kefaretinde
Oysa ben ölümü salladım geceye
Gözlerine düştü
Tüm bulgularım psikolojik bir senfoniye dönüştü
Enkazlığım altında rastlayamadım bir mucizeye
Bakışların git diyordu
Kırılma noktamı hesaba katmadan
Kırılma cevaplarım
Radikalliğine takılıyordu
Bense tutuk üşüyordum gözlerinde
Gözlerin babil asma bahçesi
Kral II Nebukadnezar’ın harikayi yedisi
Bense kör düğüm olmuş bir kır çiçeği
Bir nokta, safran sarısı bir çiçek
İskenderiye feneri gözlerin
Kamçılamıyordu bile tenimi, köleliğimi
Oysa suretin yabancı değildi bana
Kızıllığımı bitiriyordu gece
Safran sarısı kalıyordum çöp gibi
Sonra sen oluyordum, esmerliğime kızıyordum
Döküntü bir hastalık gibi
Sana geliyordum her kaçışlarımda
Pompei şehrinde buluyordum kendimi
Vezüv yanardağının patlamasına benziyordu yüzüm
Küllerden çıkan bir Roma’ya değiyordu ellerim
Sen orada da yoktun
Bense sana benzeyen her şeyle sevişiyordum,
Seni anlatan her şeyle
Özellikle
Esmer gece tenine soyunurken
Kirlerimi hamamda arıtıyordum
Oysa her kir daha çok yapışıyordu üzerime
Tellalların güçlü kolları arsında geçmişimi kırdırıyordum
Şah kalkışları oluyordu
Zinciri kopuk gözlerimin
Efes’te Artemis tapınağında
İlahlığımı ıslatıyordum kurşuni tebessümümle
Ama mat oluyordu dudaklarım
Ve seni avutmuyordu Şehrazat’ın masalları
Bin bir değil bin bir yıl geçse de
Biliyorum
Arkana takmayacaksın gölgemi
Serenatlarım hep kimsesiz kalacak
Yalnızlığım
Takılacak psikolojik bulgularıma
Ağlamalarım
Ender uyuyan gecelerime düşecek
Sen hipnoza düşmüş düşlerime gireceksin
Ve her şey sana benzeyecek
Dalga boylarım adını kazıyacak zihnime
Zihnimdeki kurtçukları düşüreceğim bir bir
Zaman
Modaya kaptıracak kendini
Moda
Sana benzeyecek
Her renginden mevsim
Seni dürecek gözlerinde
Bir ressam gözlerine çalacak fırçayı
Şerhoşun kadehinde şarap şangırdayacak
Ben seni Paris’ten Eyfel kulesinden izleyeceğim
Sergerliğim dilimden düşürmeyecek adını
Kılıç kuşanan adın tınmayacak beni
Biliyorum
Tanrıyı anmak olacak adını anmak
Kudüs’te Müslümanlığa
Kabe de kıbleye
Tevrat’ta Ahit’in başkentliğine soyunmak
Adını anmak
Sana akmak
Yeniden yaşamaya başlamak
Lekesiz çıkarsız
Adını anmak
Her şeyi terk edip Sana bulanmak
Gökyüzünü katık yapıp
Toprağı güneşe banmak
Coğrafyası yok adının soy adı yok
Sahrası ben soy adı ben
Savaşı yok
Barışı ben
Zaten başlı başına bir savaşsın Sen
Tanrıların kucağındaki beşik
Tanrı seni yarattığı için mutlu
Canan AlKayıt Tarihi : 4.11.2007 03:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!