Şimdi gidiyorsun, git
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim, onlar da gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin
Devamını Oku
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim, onlar da gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin
Türk halk ozanı ve halk müziği şarkıcısı. Abdallık geleneğinin son büyük temsilcisi. Yaşar Kemal, Ertaş'ı "Bozkırın Tezenesi" olarak adlandırmıştır.
Babası saz ustası Muharrem Ertaş, annesi Döne hanımdır. Annesinin ölümünden babası ve kardeşleriyle birlikte sonra köyüne yerleşmişlerdir ve çocukluğu bu köyde geçmiştir. Ertaş, ilkokula gittiği yıllarda önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Babası Muharrem Ertaş ile birlikte yörenin düğünlerinde sazı ile çalıp sesi ile türküler söy ...
Tezene gibi yüreğe dokunan adama: Neşet Ertaş’a sonsuz saygıyla
Senin sazın konuşmadan,
sözler suskunluğunu bile anlatamazdı.
Sen, bozkırda büyüyen bir çiçek gibi,
yoksulluğun içinden çıkıp,
kendi gönül iklimini kurdun.
O iklimde yalan yoktu,
gösteriş yoktu,
dost kazığı yoktu.
Sadece sevda vardı,
çile vardı,
ama en çok da insan vardı.
"Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez"
diye diye,
görülmeyeni gösterdin,
anlatılmayanı dillendirdin.
Senin her türkünde bir hasret,
her sözünde bir mahcubiyet,
her nağmende bir göç yorgunluğu vardı.
Ama en çok da:
"Gariplik" vardı.
“Garip bülbül ne yatsın ne de ötsün,
Gül dalında ötmeyince gülü neylesin…”
Sen garipliği yücelttin,
onur ettin,
ama kimseye de eyvallah etmedin.
Senin sazınla konuşan sadece teller değildi,
bir milletin iç sesi, iç sızısı, iç sabrıydı.
Ağıtlarını dinleyen ağladı,
ama sonra da gülümsedi.
Çünkü senin türkülerinde acı da vardı,
ama teslimiyet asla yoktu.
Sen sadece
bir halk ozanı değildin Neşet Usta,
Sen bu toprakların vicdan hafızasıydın.
Seninle birlikte;
saz utanmayı öğrendi,
söz haddini bildi,
gönül kibre kapısını kapattı.
Ve sen,
kadını, bu toprakların bağrında ezilmiş değil,
onurlandırılması gereken bir varlık olarak gördün.
O yüzden öyle basit bir cümle kurmadın:
"Analar insandır, biz insanoğlu" dedin.
İşte bu cümle,
yalnızca bir halk ozanının değil,
bir vicdan büyüğünün kurabileceği kadar güçlü ve sade bir ifadedir.
Senin bu sözün,
kadını aşağılayan nice kalıplaşmış bakışı yerle bir etti.
Kadını “emanet” değil, insanlığın aslı olarak andın.
Oysa senin yaşadığın coğrafyada bu, cesaret isterdi.
Sen sözünle susanı da savundun,
ezileni de onurlandırdın.
Bu yüzden biz diyoruz ki:
Senin şiirin kadar, susuşun da sözdü.
Sen susalı çok oldu Neşet Usta,
ama biz susmadık.
Senin gibi başı dik,
gönlü eğik yürümeye çalışıyoruz.
Sana selam olsun
Aşık Veysel’in yanına dikilen onurlu bir dağ gibi,
Sana selam olsun
Halkın dilinde unutulmayan bir dua gibi…
Haydar Güner
Mühür Gözlüm,Sivaslı Ali İzzet'e aittir