Kadın,umudu koyup kıl heybesine
Verip gönlünün eline kendini
Düştü adamın ardına
Düşünmeden önünü, ardını…
“Nikâh kıyılır nasılsa.” dedi,
Girdi bir haneye ki:
Sıcacık bir yuva
Her yerde bir kadının izi var…
Adam mutlu,
İkinci bir kadına sahip olmanın sarhoşluğu ile
Uzattı ayaklarını
“Bir çay yap! ” diye ünledi…
Üç günlük oldu mutluluğu kadının.
Bir sabah uyku mahmurluğuyla yatarken
Kapı açıldı anahtarla aniden.
“Kalk.”diye dürttü adamı,
“Biri girdi içeri.”
Kalktılar…
Kapıda duran Ayşe kadın şaşkın
Kucağındaki bebesine sımsıkı sarıldı
Tutulmuştu dili
Bu nasıl işti!
“Anama bakıp geleyim,
Üç günlük dünya.” deyip de gitmişti köye
Gelmemişti eri onlarla…
Şimdi aşağı mahallenin sarı saçlısı
Kimsesiz Fadime,
Bakardı hanesinde ona
Yanında kocası ve
Yatak kıyafetiyle…mahmur,
Üstelik şaşkın.
Sarı saçlarını yemenisinin içine sokarken
“Ne iş bu? ” diye sordu Mahmut’a Fadime.
Adam, sustu bir an…
Oturup kaldılar hepsi.
Başlar önde…
Derin bir sessizlik çöktü eve.
Ne bileydi Fadime onun evli olduğunu,
Ne bileydi Ayşe, üzerine kuma geleceğini.
Mahmut, anladı arzularla yönetilmenin acısını
Ama….geçmişti gayri vakit.
Şimdi ne olacaktı?
Ayşe, yapıştı kaldı oturduğu yere.
Ne yapsa, nereye gitse
Evim dese, evi değil.
Erim dese, eri değil.
Çocuk ağlamaya başladı…
Fadime, “Süt getireyim mi bebeye? ” dedi.
Ayşe sessizce “Peki.”dedi.
O, mutfağa gitti
Kaldılar karı-koca baş başa.
Mahmut pişman, kadın hâlâ şokta.
Adam sustu, sustu…
Bir sigara yaktı, dumanı gerçeği saklar sanıp…
“İşe gideyim ben.” dedi suçlu ve ezik…
Kalktı, giyindi… gitti.
İki kadın kaldı baş başa.
Ayşe, gül yüzlü Ayşe…
“Ne edem ben şimdi bu kadını? ” der
Dalar derin düşüncelere.
Kapı önüne koyar koymaya da
Anacan yönü kıyamaz.
Kimsesiz, der… elin elinde irezil olur,
Ortalık malı ederler …
Amma birlikte nasıl olacak ki…
Gitse kendi, bırakıp evini…
Baba evine dönse,
Nasıl gide ki…
Ah ne Mahmut, ah…
N’olcak şimdi?
Fadime, başını alıp ellerine
Çöktü odanın eşiğine.
Fazlayım bu evde ben, dedi.
Nasıl da güvenmişti iki günlük sevdaya,
Nerden bilirdi ki evli olduğunu.
Oysa ne güzeldi üç günlük evliliği.
Nasıl da güvenle sarılmıştı kimsesizliğin yangınıyla
Erim dediği Mahmut’a.
Başını kaldırıp bakamıyordu Ayşe kadının yüzüne.
Öyle oturup kaldılar…
Gün, bebeye bakmakla geçti.
Hava kararıyordu,
Akşam ezanı okunurken kalktı Fadime,
Giydi ilk günkü giysilerini
Uzandı Ayşe’nin elini öpmeye
Çekti elini Ayşe, şaşkın…
Sustu kaldı.
Kapıya vardı Fadime, elinde bohçası,
Yüreğinde umutları
Gidecek yeri olmamanın bilinmezliğiyle…
Ayşe yüreği ezik, gözü yaşlı bakarken ona
Belirdi kapıda birden Mahmutları.
Bir ona, bir ona baktı.
Sanki on yaş çökmüştü.
Ne ettim ben, der gibi…
Öyle duruyordu kapıda.
Ayşe’nin yüzüne bakamıyordu.
Birden gök gürledi yürekleri gibi…
Yağmur başladı usuldan usuldan,
Fadime, Mahmut’un yüzüne bakmadan
Süzülüp çıktı kapıdan
Yürüdü gözyaşına karışan adımlarla.
Mahmut çaresiz,
Ayşe suskun…
Fadime, ezik ama kararlı.
O sırada çocuk ağlamaya başladı.
Ayşe’nin boğazına düğümlenen hıçkırık,
Bir ses olup çıktı Fadime’nin ardından:
“Gel hele, çocuk acıkmış; sütünü ısıt
Nereye gidiyon? ”
SERAP HOCA
22.02.2008 08:34
Serap Demirtürk
Kayıt Tarihi : 22.2.2008 09:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Nenemin sözü aklıma geldi...
'Allahtan korkan, kuldan uatananlarla karşılaştır rabbim biz'......ne doğru değilmi....
Sevgili hocam yüreğine sağlık..Yaraya öyle güzel dokunmuş sunki...
Sevgiler...
etkileyici ve güzeldi...
saygılarımla kutluyorum...
TÜM YORUMLAR (4)