Köyümün çamurlu tozlu yollarında,
Seninle el ele gezmek isterdim,
Kader seni benden çalıp götürse bile,
Tozlu yollardan gelip bulmak isterdim
Dağlarda yabani bir çiçek olsan bile,
Eyy be düğün sahibi, be emmi oğlu
Düğününe neşe katmaya geldim.
Haydi hadi durma.
Sakiye boş bir bardak daha ver,
tongülle kına davarı gelmeden,
çakır keyif olalım …
Bahçendeki aşk gülün olsam sevsen beni,
Göz pınarındaki zemzeminle büyütsen beni
Günlük anlık duygun için eğer koparırsan beni
Ben o zaman ölürüm koparıp da soldurma beni...
Dalımda bülbül şarkı söylemese de açar gülerim.
Git gide, uzaklaştım Afşar’ımdan… Git gide, bibiden, dayıdan, neneden, emmiden, emmi kızından oğlundan ve sevdiklerimden uzaklaştım… Git gide daha da uzaklaşarak kat kat ediyorum ardımda bıraktığım ayrılığın yolunu… Git gide, anamın babamın, ebemin dedemin, eş ve dostların kabirlerini daha az bayramdan bayrama ziyaret eder oldum… Git gide, kalpten uzaklaşan… Git gide de elden düşme anılarım kalıyor siyah beyaz resimlerde… Git gide, onca geçen yılımın ömrü yüzleşmelere dönüşüyor neden neden ayrıldık diye hayıflanırken, siyah beyaz hatırladığım geçmişi, geride kalmış sessizliğinin bir kaç cümlelik bir hikayesi mi olacaktı? …
Söyleme sus nolur…. Sen bari söyleme… Git gide, bende özledim bende, demekten, özleyip mısralara dökmekten yazmaktan başka, bir şey gelmiyor elimizden..
Artık yüzümüzde tesadüfi karşılaşmaların tebessümü olabiliyor öyle değil mi? Hal bu ki bu tesadüfi karşılaşmamızın sevdiklerimizin düğünleri ve iç geçiren cenazeleri kalkıyor beyhude… Sevinmemiz veya üzülmemiz gerekirken tesadüflü karşılaşmalara ÇOK SEVİNİR OLMUŞUZ öyle değil mi? Daha da güzel günlerde olması gerekirken kavuşmalar..Yılda bir iki defa birbirine kavuşup kucaklaşmaların sarılmaların bir adı da gurbette yalnız olduğumuz değil mi? Lafa gelince ağzımdan düşürmediğimiz ve gurbette bir adım öteye gidemeyen akraba ve eş dostlarımızı unutmuşluğunun sancısı ve ziyaretlerde hal hatır sormada geç kalmışlığın cümlelerini söylüyorum…
Bu günde gün boyunca seni andım..
Kendimi içkiye verip içten içe yandım
Masamdaki mumu bile sen sandım
Nasılsa söylerim yüzüne bir gün
Bitmeyen bir şarkı oldun bak dilime
Bakmayacağım artık gelip geçtiğin yollara
Bendeki seni içinden bırakıp da öyle geç
Bir zamanlar nasıl girmişsen gönül köşküme.
Gönül köşkümün anahtarını bırak da öyle geç
Bu yoldan gelip geçene bu halleri bildirdim.
*** Payıma ***
Sokak da görünce deli dediler bana
Gönüllere giren aşk seli dediler bana
İltifatları duyunca veli dediler bana
Benim payıma hep delilik düştü
Beni bekleyen bağım bahçem var benim
Bir dua bekleyen anam babam var benim
Yolumu gözleyen dayım dayzam var benim.
Bırak beni Ankara nolur köyüme gideyim..
Yeter nolur artık benimde takatim bitti.
Gurbetin kahrını hiç bilmiyenden sorma
Bilien nasıl yanarmış Necip’e sor söylesin
Gurbet çok zalim be yollara bakıp durma
Gitmeye umut kalmamış Necip’e sor söylesin
Nice ana baba kız kızan düşmüşse kucağına
Kadeh gibi fırlatılıp atıldım yere…
Her tarafı bin parça oldu gönlümün…
Aşığım be işte sana, var mı bir diyeceğin..
Peki var mı benim kadar cesaretin, senin de …
Bende sana aşığım bende seni seviyorum demeye..
Fırtınalı divane deli gönlüm korkmuyor da senden..




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!