Sanat hayatına şiirle başlayan Necip Fazıl'ın nesirdeki ilk yazdıklarını hikâyeler teşkil etmektedir. Necip Fazıl öyküye de hemen hemen şiirle aynı dönemde, ilk gençlik yıllarında başlamış ve yarım yüzyılı aşkın sanat yaşamı boyunca aralıklarla, yakın zamanlara kadar sürdürmüştür.
Necip Fazılın hikâyelerinin yazıldığı yıllara ve o yıllarda Necip Fazıl’ın sanat, düşünce, siyaset ve hayat düzleminde yaşadığı ilgilerine, değişimlerine göre hem sayısal hem de içerik olarak ayrı bir serüveni vardır.
1928'den itibaren bu türde metinler yayımlayan yazarımız, on sekiz yaşında şiire ve yirmi dört yaşında hikâyeye başlar. Her iki tür ile de alakasını hayatının sonuna kadar kesmez. (İbrahim Kavaz, Necip Fazıl Kısakürek’in Hikâyeciliği Ve Hikâyelerinde Temalar, Yedikiklim)
Hakkında yazılan biyografilerden anlaşılan ilk hikâyesini Bahriye mektebinde İbrahim Aşki Beyin isteği üzere yazdığı büyükbabasının ölümünü anlatan hikâyesidir diyebiliriz. Zira bu olay bize “Bir Yalnızlık Gecesinin Vehimleri” hikâyesini çağrıştırmaktadır.
İlk hikâyelerinin yayınladığı yıldan (1928) son hikâyesinin yayınlandığı yıla (1971) kadar geçen 44 yıllık sürede 52 hikâye yazmıştır. Bu zaman zarfında uzun yıllar hiç hikâye yazmadığı gibi, bazı yıllarda ise hikâye toplamının hemen hemen yarısı sayılabilecek kadar hikâye yazmıştır. Örneğin 1928 de sekiz, 1967 de on yedi, 1971 de on hikâye yazdığı halde, altı yıl, hatta on yıl hiç hikâye yazmadığı olmuştur. Onun bu yoğunlaşma ve kopmaları, doğrudan doğruya hikâyesinin, genelde de bütün sanatının içeriğine, dini, tasavvufu ve siyasal değişmeler, açılımlar, daralmalar, derinleşmeler ve imkânlar halinde kaçınılmaz olarak yansımıştır. (Hüseyin Su, Kendini Arayan Ben’in Öyküleri, Hece Dergisi, Necip Fazıl Kısakürek Özel Sayısı)
Necip Fazıl ilk hikâyelerini Peyami Safa’nın Cumhuriyet gazetesinde yönettiği edebiyat sayfasında yayımlamıştır. Büyük Doğu’da yayımladığı bütün öykülerinde Ahmed Abdülbaki imzasını atan Necip Fazıl, 1966’da yayınlanan Robdöşambr hikâyesinde Necip Fazıl imzasını kullanmıştır.
Necip Fazıl’ın baba adı, Abdülbâki Fâzıl Bey, kendi asıl adı da Ahmed Necip’tir. Buna göre soyadı kanunundan önceki adlandırmaya göre Necip Fazıl’ın gerçek adı Ahmed Abdülbaki oluyor. İşte Necip Fazıl bu ismi müstear olarak kullanmıştır. (İsmail Demirel, Metafizik Derinlikten Toplumsal Eleştiriye: Necip Fazıl Hikâyesi, Yediiklim Dergisi, Ağustos 2009)
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.