ah ömrüm sana bakıyorum
buğu tutmuş pencerenin önünden
seçemiyorum seni
sıra sıra deste deste dizilmiş
yaprak yaprak koparılmış takvimlerden
mahzenin ne karanlık
Ah ömrüm, çocukluğuna bakıyorum
şefkatli bir babanın gözlerinden
üryandı çelimsiz düşlerin
bir lokma ekmekten, sıcak döşekten
sen de candın, kandın
ne etten ne de kemikten
Ah ömrüm, gençliğine bakıyorum
bir ihtiyarın sisli gözlerinden
güç bela çekip çıkarıyorum
seni yorgun zihnimden
karşıma oturtuyorum
ne bir eksik ne de bir fazla
Hatırlıyor musun sevgili?
Ayın çekingen ışığı altında,
Kuytu kayalıklarda ağırlamıştı bizi Akdeniz.
Gözlerin ufuk çizgisini sansürlüyordu,
Her tonda maviliği buluşturarak.
Sana baktıkça tutuşan yüreğime,
Saymayı bıraktım;
Veda yüklü mısralarla,
Ölüme uğurlandığım sokaklarda.
Saatler günler anlamsız kalır.
Zamanın ölçeğinde yıllar utanır.
Gökyüzünü esir alan siyah bulutları
Üstümüze konan karanlıkları
Bitmeyen bu matem havası
Sen yoksun diyedir, bilirim
Feri sönen yakamozun sahili terk ettiği
Düşler biriktiriyorum,
Yalnızlığımı sufle yapan geceye inat.
Kır şu karanlığı,
Bütün aşklar tekdüze, ayrılıklarsa hoyrat.
Bir farkın var senin, gelde bir çılgınlık yap.
Gel ki yaşanır olsun hayat...
Her gece bir yıldız gibi parlıyorsun düşlerimde...
Mehtaba eşlik eder gözlerin.
Kendinden geçen denizin üzerinde;
Hiç durmadan dans edersin.
Bense içim ısınır, seyrine dalarım,
Misafiri olduğum kumların üzerinde.
Ayrılık terimleri ile haşır neşir olan kırık banklar
Kaçamak buluşmalara ev sahipliği yapan kayalar
Kendisini bir türlü kabul ettiremeyen yamalı asfalt yollar
Ve kimseye hitap etmeyen su dolu kaldırımlar
İskenderun'un bir yanıydı... parçasıydı... kenarıydı...
Belki de tam ortasıydı.
Önce düştün,
Gözlerimden kalbime..
Sonrası hep düştün,
Günlerime...gecelerime...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!