Zevkin en yücelerine ulaştım,
Seni tadacak haz bulamadım...
Aşkın narında kor alev oldum,
Seni yakacak köz bulamadım...
Değerin ölçmeye karat yetmedi,
Ne yokluğuna şiirler yazıyorum artık,
Ne de yalnızlığıma ağıtlar yakıyorum.
Geçmişimi silip attım artık,
Geleceğime umutla bakıyorum.
Ne yeni sevdalara hazırım artık,
Ne de yaşanacak yeni yalnızlıklara,
Sensizliğimi avutmakla meşgulüm şimdi...
Ne gidişin yakar, yıkar beni artık,
Ne de geri dönüşün sevindirir yüreğimi.
Bilsem ki her sabahım sensiz doğacak,
Ne fayda; karşımda gülen yüzün olmayacak.
Yalnızlığımı avutmakla meşgulüm şimdi...
Senden kalan acıları attım bir kenara,
Mutlu günlerin hayalini astım duvara,
Aşk denen zehiri akıtsan damarlarıma,
Sevmemeye yeminler ettim bundan sonra,
Acılarımı avutmakla meşgulüm şimdi...
Gittiğim tüm yollar çıksa da sana,
Dünyanın nimetlerini sunsan bana,
Dönüp arkama bakmam bir daha,
Kendimi avutmakla meşgulüm şimdi...
Artık vazgeçtim seni aramaktan,
Sabahlara kadar düşünüp ağlamaktan,
Geceleri hayalini görüp, uykusuz yatmaktan,
Ne halim varsa görmekle meşgulüm şimdi...
Ne bir iz kaldı senden ne de bir nefes,
Ne bir hayalin kaldı, ne de bir ses,
Şimdi sen oldu bana herkes,
Seni unutmakla meşgulüm şimdi...
Gözlerin bana dargın bakıyor,
Ellerin sanki hançer sokuyor,
Bu gidişler ayrılık kokuyor,
Hasretin alnıma yazılı kalmış...
Sensizlik boynuma ilmek takıyor,
Kor alev olmuş bedenimi yakıyor,
Öldürmek için fermanımı yazıyor,
Ecelle bir olmuş mezarımı kazıyor,
Nefretin boynuma asılı kalmış...
Oysa seni sevmiştim taparcasına,
Eceli gelmiş ölümden kaçarcasına,
Kuş olup, sana doğru uçarcasına,
Esaretin koynuma sokulu kalmış...
Artık bende vazgeçtim o yardan,
Bugün resmini indirdim duvardan,
Geceler boyu af diledim Allahtan,
Hidayetin yoluma bükülü kalmış...
Yağmurlar altında boşa ıslanmışım,
Her ıslandığımda sana susamışım,
Sen bahar ol, ben nasılsa kışım,
Cesaretin koluma tutulu kalmış...
Necati Şimşek
22-02-2012
Sensizlik bedenimi yakarken, ben yalnızlığımla bile yatmadım.
Sen arkana bakmadan giderken, ben bu aşkı üçkuruşa satmadım.
Sen ihanetin pençesinde kıvranırken, ben yokluğuna bile haram katmadım.
Sen sahte bedenlerle sevişirken, ben hayalini bile aldatmadım...
B elki günün birinde yeniden karşılaşırsak,
E llerimde kırmızı güllerle beklerim seni..
N edensiz eski günleri yeniden paylaşırsak,
İ çimin en güzel yerinde saklarım seni...
Bahar geldi artık bizim buralara,
Çıkıp dolaşmalı kırlara, ovalara,
Gezmeli buz gibi akan derelerini,
Dinlemeli cıvıl cıvıl kuş seslerini,
Ebegümeci, Güneyik, Papatya, Labada,
Kahır çiçekleri açsın sinende
Zalimler mutluluk saçsın ötende
Sıra sana gelir gelmez bitende
Sevgi nedir bilmeyesin ömründe
Beddua bilmezdim öğrettin bana
Bu kem sözleri de söylettin bana
Zalim madem niye meylettin bana
Gözyaşını silmeyesin ömründe
Bilseydim divân durmazdım önünde
İçin kan ağlasın mutlu gününde
Sevgiye yer yokmuş senin dininde
Benim gibi sevmeyesin ömründe
Tuttuğun dallar hep elinde kalsın
Mevlâm seni de diyâr diyâr salsın
Goncaların çiçek açmadan solsun
Bir tutam gül dermeyesin ömründe
Yazımı bahar da kışa çevirdin
Kanadımı kırdın kuşa çevirdin
Düz yollarımı yokuşa çevirdin
Mutlu birgün görmeyesin ömründe
Gözyaşların seller gibi dökülsün
Sevenin olmasın boynun bükülsün
Geceler yarısı uykun bölünsün
Aşk yumağın dürmeyesin ömründe
Siyah saçım değirmende un ettin
Bitmez ömrümü kirmanda yün ettin
Yaşamadığım yılları dün ettin
Zevk-i sefa sürmeyesin ömründe
Nereye gitsem sana çıktı yollar,
Kızarsın diye, sana gelemedim.
Önüme sıradağlar koydu kullar,
Yıkarsın diye, sana gelemedim.
Yalnızlıktan yürek yandı kor oldu,
Yer yoksa gönlünde bil ki üzülmem,
Arkama önüme bakar giderim...
Gururun varsa karşında ezilmem,
Duran son resmini yakar giderim...
Bakmam arkama el olup ağlasan,
Siyah saçlarını yana tarardı.
Uzun boylu, cesur, delikanlı,
Sözünün eri dürüst adamdı.
İşte o adam benim babamdı...
Yetmiş dört yılının Şubat ayıydı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!