İslam tarihinin kadim ve kıymetli nebilerinden biri olan Nuh, Kur’ân’da büyük bir azim ve sabırla kavmini Allah’ın dinine çağıran bir resul olarak anlatılır. Kur’ân’da hayatı, tebliğ mücadelesi ve tufan hadisesi detaylı biçimde aktarılmasına rağmen, onun ölümünden sonra nereye defnedildiğine dair hiçbir bilgi verilmez. Buna rağmen tarih boyunca çeşitli bölgelerde Nebîmiz Nuh'a ait olduğu iddia edilen mezar yapıları ortaya çıkmıştır. Farklı coğrafyalarda Nebimiz Nuh’a atfedilen en az yedi ayrı mezar yeri bulunmaktadır. En çok bilinen iddialardan biri Cizre'deki mezardır. Ancak bu mezar, görünümü itibariyle geleneksel mezar yapılarından çok bir hortumu andırmaktadır. Ayrıca, Şırnak’ın İdil ilçesine bağlı Ocaklı Köyü’nde de 2023 itibariyle Mehmet Emin Bozkuş tarafından başka bir Nuh mezarı olduğu iddia edilmektedir. Her ikisi de yaklaşık 7 metre uzunluğunda olarak tanımlanır. Ancak İdil’deki mezarın doğruluğuna sadece yerel birkaç kişinin inandığı görülür. “Nuh’un Şehri” anlamına gelen Nahçıvan’da Nuh’a atfedilen bir türbe mevcuttur. Bölge halkı onun burada yaşamış ve burada defnedilmiş olduğuna inanır. Bazı rivayetlere göre Nebimiz Nuh’un mezarı Kerak’tadır. Ziyaret edilen bir türbe bulunduğu iddia edilir. Bazı Şii kaynaklara göre Nuh’un mezarı Kufe yakınlarındadır. Aynı bölge Halife Ali ve diğer elçilerin mezarlarına da ev sahipliği yaptığı söylenen kutsal bir mekândır. Baalbek yakınlarında, Lübnan’ın doğusunda yer alan Karahun'da da Nuh’a atfedilen bir mezar olduğu iddia edilir. Bazı geleneksel anlatılarda Nebimiz Nuh'un mezarının Mescid-i Harâm’da olduğu öne sürülmektedir. Kur’ân-ı Kerîm, Nebimiz Nuh’un uzun mücadelesine, kavminin inkârına ve tufanla sonuçlanan ilahi müdahaleye geniş yer verir. Ancak Nuh’un hayatının sonu, vefat yeri ya da mezarı hakkında hiçbir bilgi vermez. Benzer şekilde hadis kaynaklarında da bu konuda açık bir rivayet bulunmamaktadır. Bu durum, Nebimiz Nuh'un mezarına dair iddiaların tamamının uydurma olduğunu halk arasında şekillenen söylentilere dayalı olduğunu göstermektedir. Nebimiz Nuh’a atfedilen mezar yerlerinin çoğunun, zamanla kutsal ziyaret yerlerine dönüştüğü görülür. "Bu da genellikle yerel halkın ekonomik ve sosyal çıkarlarına dayalı söylemlerle desteklenmiştir. Ziyaret yerleri, tarih boyunca siyasi ve kültürel meşruiyet üretmek için de kullanılmıştır. Bu nedenle bu tür iddiaların arka planında çoğu zaman dinsel sadakatten çok, dünyevî çıkarlar yer almıştır. Kur’ân merkezli bir bakışla meseleye yaklaştığımızda, gaybî bilgilere dair hüküm vermede dikkatli olmamız gerektiği açıktır. Allah, bizlere Kur’ân’da gerekli olan tüm bilgileri eksiksiz bir şekilde sunmuştur (En’am 6:38). Kur’ân’da yer almayan bilgilerin, imani ya da ibadi bir yükümlülük doğurmadığı da bir gerçektir. Dolayısıyla Nuh’un mezar yeri gibi konular, dinin temelini oluşturmamakta, bu konuda ortaya atılan iddialar bilgi değil, kanaat düzeyindedir. Nebimiz Nuh’un mezarına dair ortaya atılan iddialar tarihsel ve coğrafi çeşitlilik göstermektedir. Ancak Kur’an bu konuda kesin ve yer belirten bir bilgi sunmamaktadır. Bu tür rivayetlerin, çoğunlukla halk arasında üretilmiş söylenceler ve menfaat temelli yaklaşımlarla şekillendiği anlaşılmaktadır. Müslümanların bu gibi konularda hakikati yalnızca Allah’ın indirdiği kitabın süzgecinden geçirmeleri, akıl ve hikmeti esas almaları elzemdir. Zira Allah katında önemli olan, mezar yerlerini bilmek değil nebilerin getirdiği mesajı anlamak ve yaşamaktır. Gerçek imtihan nebilerin izini türbelerde değil, hayatlarımızda sürmektir.
Muhammed Rıdvan Kaya
Kayıt Tarihi : 12.6.2025 10:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!