Saatler kolumuzda dövme
Silinir yazılır…
Yol yürür sonun sokağına
Yalpalayarak adam yürür
Bu giriftlik ne zamana kadar
Bir günahın penceresinden kuşlar göğertir seheri
Baş edilemez düğümler başımıza çıkar
Ay yakamoza takılmış bir kürek sandal kopar
Deniz balıkların sırtında dağ toplar
Dalga uzaklaşır,
Fırtına yaklaşır
Hayat tuhaflaşır
Ne zamana kadar
Kıyamet biner harflerin tüveycine
Kısırlık emer dikenini
Uzar gider memleket
Uzar felaket
Bir isim koyamayız
İsim bulamayız
Mezarlık hurmasını kemirir timsahlar
Dişlerinde artık
İştah tükensin artık
Bu fosforlu gülüşler
Ne zamana kadar
Eskiler eski değil, kadınlar kadın
Kızları çeşmeye ağzını dayayan
Armut kurusu yiyen sincaplar değil
Ormanlar karaborsa sürecek
Ağaçlar kurak
Küflenmiş toprak
Kardelen küsecek
Ne zamana kadar
Sağyazı düşüyor çiğ çiğ
Çığ önüne katmış tümceler
Kara kuşak falezi sunakta satranca kurulu
Şah ve vezirin uçuyor gölgesi
Kalıyor piyonu
Dalışlar uzun ve şehrazat
Atlar kişner semiz yaşam
Mayasız insanda kıvam
Bu ayakta kıyam
Ne zamana kadar
Krem çalmış güneş yanığı, kabuk yanağa
Işıkta alev, çamda kurtlar yanar
Dalgalı efkâr köpüklenir
Bir geyik sürüklenir…
Ne zamana kadar
Manolyalar kuzgun yemişi olduğunda
Kasımpatı gamzesine nazar düşer
Bahçe otlarının teri
Günlüğün hatrı şişer…
Akıyor vişneler toyuna
Kirazlar delikanlı çağına
Irmaklar yatağına…
Kırkikindi uykularım
Üstümde kuytularım karanlık
Ne zamana kadar
Kayıt Tarihi : 14.3.2013 11:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!