İçimi saran endamın beni rehavete düşürüyor ; bir mayın tarlalarında firar gezerken, bir de sana aşık olup aşkımı gömerken düştüm rehavetin kuyusuna.
Yusuf kadar şanslı değilim . Ne kervanlar suya hasret develer geçti üstümden . Sesimi duyan çöl tilkileri imdat çığlıklarıma eşlik ediyordu tiz şarkıları ile...
Secde ediyordu güneşe ay çiçekleri , yanı başında göller. Kuyuda dahi abiste kalacak kadar bahtsız , abiste güneşi görecek kadar mecnun, hayali günebakanların boynunu büktüğüne üzülecek kadar duygusal...
Sense günebakanları koparıp sevdiğine götürecek kadar gaddar...
Kiminin kaderi har , kiminin ki dardır
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta