Ne olur benden önce ölme

Ahmet Kırmızı
59

ŞİİR


74

TAKİPÇİ

Ne olur benden önce ölme

Aklımdan geçmesen bile, bedenim seni hatırlıyor sevgili.
Bütün hücrelerim; seninle yaşadığımız dakikaların anıları ile hayat buluyor, sanki hücre yenilenmesi yaşanıyor bütün gövdemde. Ansızın bir heyecan dalgası bacaklarımdan kasıklarıma yükseliyor, bir kuş sürüsü içimde dansediyor, kalbimin çarpıntılarını durduramıyorum. Dudaklarım kuruyor, saçların avuçlarıma doluyor.
O an kaçıyorum, yalnız olabileceğim o kadar az yer var ki; kimse bilmesin istiyorum, kendi içime kaçıyorum, gülümsüyorum, çocuk oluyorum. elleri bırakılmamış çocuk oluyorum.
Zalimlik yapma bana, sakın yapma.. sakın ellerimi bırakma;
Ölürüm...

Yanımda ol istiyorum; hiç bir şafağı sensiz buyur etmek istemiyorum odama.
yanımda ol istiyorum; tenine dokunmadığım hiç bir gecenin koynuna girmek istemiyorum, ay ışığı vururken saçlarına başını göğsüme yasla istiyorum.

Hiç bir masal kandıramaz artık beni, hiç bir şiir avutamaz, hiç bir öykü dolduramaz adınla başlayan sözcüklerimin yerini..
Ellerini istiyorum,gecenin bir yarısında uyanıp yüzünü avuçlarıma alıp öpmek istiyorum, ihanet etmek istiyorum,canım yansın istiyorum...

Seni istiyorum..!

Yokluğunda; bütün akşamlarım zürriyetsiz, açılımları yalnızca acı, bütün harklarından hüzün akıyor gecenin.

Bir giyotin gibi iniyorsun aklıma. nasıl diyorum kendi kendime; iyi mi, merak ediyorum, sen hiç birini merak ettin mi?

Öyle zor ki, diş ağrısı gibi, aklına bin bir türlü şey geliyor insanın, kendi kendimi korkutuyorum, kendi kendimi yiyorum, yolunu kaybettiğinin haberi gelse, karanlıklarda kaldığını duysam, korktuğunu hissetsem;
gövdemi ateşe vereceğim, hiç düşünmeden.

ateşime gel yanıyorum...

Vahşi hayvanları eğitmek için açlıkla terbiye ederlermiş. açlık; insan, hayvan, asil yada asil olmayan herkesi eşitler; ölüm gibi.

Ruhumda, düşüncelerimde ve etimde senin açlığını çekiyorum.
Seni istiyorum.
Seni inanılmaz istiyorum, seni kimsenin kimseyi isteyemediği kadar istiyorum, açım bedenine açım, varlığına,kelimelerine, olan olmayan herşeyine açım.
Bu açlık küstah, tedirgin ve ürkek bir korkuyu besliyor içimde.

Korkuyorum senin için korkuyorum, kendim için korkuyorum ah sende korkmalısın delice korkmalısın.

Bu açlık her şeyi yaptırır bana.

Her sabah, her akşam yeniden karıyorum, gönlümün bahtsız kartlarını bu berhâva sevda için*. tek kişilik ölümcül bir kumar bu. bedel diye ömrümü biçtim sana.

Kazansam da; benimsin. kaybetsem de benimsin. başka yolu yok çizgiyi aştım bir kere.
Ruhumu günaha bulaştırdım, dudaklarına dokundum yanacaksak hakkedelim...

İpekleri tek vuruşta biçen kılıç gibi olsaydın keşke, bu kadar canım yanmazdı. küçük paslı bir hançersin canımı yakıyorsun*, kanatıyorsun, ne zor böyle ölmek...
ve ne güzel derdini çekmek.

Evvelim, geçmişim, harmanı toplanmış mahsulüm hepsini yakıyorum korkunç ateşe veriyorum. vandallar gibi yağmalıyorum senden evvelini. tozu bile kalmıyor.
Bütün tarlalarıma seni ekiyorum, rüyalarıma, hayallerime, etime seni ekiyorum.
Ayrık otlarını ellerimle topluyorum, ellerim kanıyor geçmişin dikenleriyle. tümünden vaz geçiyorum. usulca siliniyorum, sen oluyorum. sende ben ol istiyorum.

Gözüm ol, elim, gece üşüyen dudaklarım

Ah karanlıktan korkan çiçeğim. Bak dolunay siyahın koynunda ve her şey yer, gök, dağ, taş, korkularımızı coşturan şehir yerli yerinde. Bir ben sensizken ölümlere gelesi ben. Korktuğunu bile bile fırtınalarda yanında olamayan ben körfezim dediğin durgun sığ suların olan ben. Yavaş yavaş eriyen gün be gün azalan ben.
Daha ne kadar uzayacak bu sürgün daha ne kadar sürecek bu ızdırap gel.

Ya da çağır beni.
yıldırım şavkıyla düşeyim gözlerine..

Sevgili; biz yasaklar ülkesinin ik fukarası, delisi, hor görülmüşü. Sensiz bütün sular bulanık çağlayanlar donmuş.

Düşünüyorum yarım aklımla, ölüm mü anlar bizi, yalnız ya da ayrıllık mı temizler günahlarımızı söyle. Bir çıkar yol, bir umut, bir ışık bizi anlayacak bir toprak bul ya da gel keselim nefesi ciğerlerimizden
Düş/tüm heder oldum, ziyân oldum. gel yağmala, talan et, bütün bedestanlarım zalim bir işgalin kurgusuna hazır.

son soluduğum; soluğun olsun, sıcak, nemli, sevimli.

Düştüm; yokluğunu yüzüme çarpan tüm sabahlara söverek ve yaşamı sensizliğin cezası diye çekerek. Gel. Adımı ''hüznüusandıran'' a çıkaran gecelerin hıncını alalım.

Beni bırakma; hele buralarda hiç bırakma. Cem-i heyula; günahlarımı da toplayıp, zindan gecelerde işkence faslına geçiyor. Artık korkunun koynunda ömrümü çürütüyorum ne sevdiğin menekşeye ne de balkonda sardunyaya tek söz ettiğim de yok.

Sus makamında ilerliyorum zamanda. öyleki her cümle, her kelime, her hece ve hatta duyulan duyulmayan her ses, sen diye başlıyor. beynim kaynıyor ayaklarım ihtiyarım dışında uçurumlar arıyor.

Bir gün düşlüyorum; kaygılardan uzak bir gelecek. gözlerime hücum ediyor yaşlar vazgeçiyorum. yalnız; bir an olsun istiyorum, zamanın donduğu bir an.

Haydi kalbim aldan, haydi kan yoksa nasıl ödenir bu diyet-i devran.

senin olduğun, ellerime dokunduğun tüm zamanlarda; hiç ardıma bakmayacağım, hicap duymayacağım ve biliyorum ki baktığım an uykuları gözlerime haram kılacağım.

ne sensizliğin koynundan gülücük devşirdi bu dudaklar. Ne de sevdiğin yıldızların şavkını taşıdı gözlerim yokluğunda.

bazı geceler ansızın; sebebsiz nedensiz yokluğun düşüyor aklıma tenime rüyalarıma ve ah ne kötü oluyor bilsen sabahlara kadar düşünmek yokluğunu eksik bir beden gibi kalakalıyorum.

yokluğunu düşünüyorum. ebediyyen yokluğunu; bir lanet, kötü bir beddua gibi taşımak.. inanılmaz bir sancı doluyor yüreğime hissiz bir bacağı, bir kamburu, görmeyen bir gözü taşımak gibi olmalı ve hatta belki aynalara bakmadım mı bir an aklından da çıkarabilirsin tümünü. seni nasıl çıkaracağım aklımdan, nasıl silerim ki ömrümden nefes diye solurken adını.

korkuyorum delice korkuyorum bu korkularla sabahı ediyorum ve Her sabah gözlerimi feri kaçmış iki korku çiçeği gibi sokağa çıkarmaktan bıkıyorum.

beni böyle görme istemem.

ve ne olur benden önce ölme...
lütfen ölme

Satırlarım azalıyor gün geçtikçe. Gün geçtikçe cümlelerim, kelimelerim hecelerim bitiyor ne desem az ne düşünsem kifayetsiz kalıyor. Geceler uzuyor ve sanki bebeğim ölüm adımı anıyor.

Artık ne zamanı ölçüyorum ne de hayal kuruyorum bir törpü kocaman dişleriyle üstümde an be an azalıyorum. Korkularım azalıyor, acılarım, hazlarım bitiyor daha çok susuyorum.

Bu sabah bir araba yavru bir kediye vurmuş tu; yağmur, sel, kedi, çamur ölümün koynunda bir arada. Özeniyorum. Bir deli çarşamba da olsun istiyorum. Bir hayın koşuşturmada kimse aldırmasın umursamasın kimse. Ben ve ölüm koyun koyuna

Bu paklar mı bizi. Alır mı bütün ihtiraslarımızı.
günahlarımızı ne kadar yıkar yağmur. aklıma nihayetsiz sorular geliyor yine susuyorum.

Dedim ya kelimelerim sus oluyor. Sanki inadına zamanın doldu diyor. Oysa biz daha dünyanın anasını ağlatacaktık düşünüyorum da ne direksiz bir hayal. Ol dedi oldu ya ne ana var ne yar.

Her mektubum her bakışım her dokunuşum bil ki dilsiz birer helalliktir. biliyorum böyle deyince kızıyorsun. lüfen kızma.
ve ne olur benden önce ölme


*Aynur SULTAN

Ahmet Kırmızı
Kayıt Tarihi : 24.12.2008 01:57:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Veysel Toprak
    Veysel Toprak


    Muhteşem bir şiir Ahmet abi.
    Susuyorum!

    "Zalimlik yapma bana, sakın yapma..
    sakın ellerimi bırakma;
    Ölürüm..."

    Cevap Yaz
  • Kapalı Pencerem
    Kapalı Pencerem

    Çok güçlü bir kalemsiniz sadece şiirde değil, düz yazıda da...mükemmel bir anlatım...duygularınız beklentileriniz çok yakın...'Her mektubum her bakışım her dokunuşum bil ki dilsiz birer helalliktir' özellikle bu cümleyi hiç unutmayacağım...tebrikler yüreğinize sağlık...

    Cevap Yaz
  • Hasan Tan
    Hasan Tan

    Aşk bizden önce öldü be Ahmet..

    Öldürdüğümüz bütün güzel hasletlerimizle..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Ahmet Kırmızı