Kuru Kafanın Başına Gelenler

İnci Germenliler
432

ŞİİR


39

TAKİPÇİ

Kuru Kafanın Başına Gelenler

Sizlere yıllar önce çok sevdiğim, yaşlı bir teyzeden dinlediğim ilginç bir öykü anlatacağım.
Çok eskiden (Arabaların olmadığı, eski Türkçe ve Arapça konuşup yazıldığı yıllarda) bir devlet memuru, görev icabı at sırtında uzak bir kasabaya gitmiş.
Oradaki işlerini bitirdikten sonra kendi memleketine dönmek için atın üzerinde yola koyulmuş. Saatler süren yorucu bir yolculuktan sonra uzakta bir çeşme görmüş. Atını sulamak, dinlendirmek amacıyla atından inmiş. Hem kendi hem de atı sularını içtikten sonra adam dinlenmek için atını ağaca bağlamış. Kendi de ağacın gölgesine oturmuş. Etrafı seyrederken ileride duran bir bez parçası görmüş. Yavaşça gidip bez paçasını eline almış. Ağzı bağlı siyah bir bez torbaymış ve içinde sert bir şey varmış. Adam açıp açmamakta bir müddet tereddüt etmiş; "Herhalde biri unutmuş" diye düşünerek beklemeye başlamış. Torbanın içinde acaba ne var diye çok merak etmiş. Bakmış ki gelen, giden yok, torbayı açmaya başlamış. Bir de ne görsün....Torbanın içinden bir insan kuru kafası ona sırıtıyormuş Birden çok ürkmüş ve korkusundan kuru kafayı elinden yere düşürmüş. Daha sonra acıyıp; "Bari bir yere gömeyim şu garibi" diye düşünmüş. "Bismillahirrahmanirrahim" deyip yavaşça yerden almış, tekrar yüzünü incelemeye başlamış. Dikkatle bakınca kuru kafanın alnında arapça yazılar olduğunu görmüş. Çeşmede güzelce yıkayıp temizlemiş ve okumaya başlamış. Kuru kafanın alın kemiğinde;
"NE İDİM NE OLDUM, DAHA DA NE OLACAĞIM" yazıyormuş. Adamcağız çok şaşırmış kendi kendine ;
"Olacağın kadar olmuşsun daha ne olacaksın?" diye düşünmüş. Başlamış toprağı kazmaya, tam gömeceği sırada aklına bir fikir gelip gömmekten vazgeçmiş: "En iyisi ben bunu götürüp büyük hocalara göstereyim, bakalım onlar ne diyecek " demiş. Kuru kafayı torbasına sokup heybesine yerleştirmiş . Atına binip evinin yolunu tutmuş. Eve gelince hanımı kapıda karşılamış;
"Hoş geldin Bey" deyip elinden torbayı almak istemiş, adam torbayı çekip: " İçinde gizli evraklar var " diyerek karısı korkmasın diye odasına gidip torbayı dolaba kilitlemiş. Her gün odasına gidip kapıyı kilitleyip kuru kafayı inceliyormuş. Aradan günler geçmiş, her gün aynı şeyi yapmaktan kendini alamıyormuş. Karısı bu durumdan şüphelenmeye başlamış. Bir gün adam kapıyı kapatmayı unutmuş, karısı yalın ayak gelip kapı aralığından kocasını gözetlemeye başlamış. Bir de bakmış ki kocası kuru kafayı seyrediyor, okşuyor, evirip çeviriyormuş. Kadın önce; " Bu adam delirdi herhalde " diye düşünmüş.
Sonra bu düşüncesinden vazgeçmiş; "Bunun başka bir sebebi olmalı" demiş. birden aklına bir şüphe düşmüş; "Seni hınzır herif seni, eski yavuklun mu, karın mı, hala unutamadın mı? Kuru kafaya mı aşık oldun ?" diyerek sessizce dövünmeye başlamış.
Kocasına hiç bir şey belli etmemiş. Ertesi gün adam evden çıkar çıkmaz dolabın kilidini kırmış, kuru kafayı bahçeye çıkarmış. Kemikleri baltayla kırmış ufalamış. Büyük bir ateş yakıp kemikler kül olana kadar seyretmiş. Bir yandan da; "Şimdi çok güzel seyredersin, okşarsın sevgilini" diyerek söyleniyormuş.
Akşam olunca adam eve gelmiş, doğru odasına gitmiş, dolabın açık olduğunu ve torbayı göremeyince karısının yanına koşmuş: " Hanım dolaptaki torba ne oldu? diye sormuş.
Kadın da çok mutlu bir şekilde: " Ne olacak, sevgilinin kemiklerini bir güzel kırdım, ateşte kül ettim, rüzgara karşı savuruverdim" demiş. Adam bu işe şaşırıp kalmış; "Şimdi anladım, daha da ne olacağını, demek ki kuru kafanın çilesi dolmamış. Başına gelecekler varmış" demiş.

İnci Germenliler
Kayıt Tarihi : 12.10.2020 10:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İnci Germenliler