Ne Çok Ölü Var Şiiri - Kiyaz Kılınç

Kiyaz Kılınç
59

ŞİİR


8

TAKİPÇİ

Ne Çok Ölü Var

Ne Çok Ölü Var

Bu şiir, sesini kaybetmiş kalplere adanmıştır.
Bir zamanlar yaşamın içinde yürüyüp de, şimdi yalnızca gölgesiyle kalanlara…

Gülmeyi hatırladığı halde sevinmeyi unutan,
kalbi atsa da ruhu çoktan yorulmuş insanlara.
Her sabah aynı aynaya bakıp başka bir yüzle karşılaşanlara;
suskunluğu bir sığınak, yalnızlığı bir yemin gibi taşıyanlara.

Onları kimse öldürmedi ama kimse yaşatmadı da.
Zamana karışırken ne adları anıldı, ne de yoklukları fark edildi.
Sessizliği öğrenmek zorunda kalan her yürek,
bu dizelerin sessiz ortağıdır.

Bu şiir, ölümü bir son değil, bir biçim değiştirme sananlara da adanmıştır.
Çünkü bazen yaşamak, ölmekten daha uzun sürer.
Ve insan, sustuğu yerde en çok kendini gömer.

Belki de bütün ölüler yaşamın içinde yürüyordur hâlâ
fark edilmeden, adı anılmadan,
bir kalbin içinden sessizce geçip giderken.

Ben onların ardından yazdım bu şiiri.
Unutulanlara, eksilenlere,
ve bir gün hepimizin içinden geçecek o derin sessizliğe.

Bir kent kadar sessiz bazen kalbim,
bir ağıt kadar yorgun.
Hiçbir töreni olmayan bir ölüm gibi
sıradan acılar biriktiriyor içimde.

Ne çok ölü var;
henüz adı konmamış mezarlarda bekleyen,
bir sözün ucunda, bir bakışın eşiğinde,
suskunluğun ellerinde üşüyen.

Ne çok yürek var,
atmayı çoktan unutmuş;
hala nefes alıyor gibi dursa da
çoktan toprak kokan.

Ne çok insan var,
gülüşlerini diri tutup ruhunu gömen,
her sabah aynada dirilip
akşam olunca yeniden ölen.

Ne çok ölü var,
kendi elleriyle, kendi içine
sessizce gömülen.

Ben gibi, sen gibi…
kendini diri sanan ama çoktan solmuş yüzler gibi.
Bir bakışta çürüyen umutlar,
bir gülüşte unutulan dualar gibi.

Ve gece,
ölülere en çok yakışan elbise gibi
sarılıyor üstümüze;
bir nefes kadar karanlık,
bir hatıra kadar soğuk.

Ne çok ölü var,
yaşadığını sanan bu kalabalığın içinde.
Her biri biraz ben, biraz sen,
ve biraz da suskunluğumuzdan kalan.

Unutulur…
her şey gibi unutulur her şey;
en çok da yaşayanlar unutulur.

Kimi kalbin raflarında tozlanır,
kimi bir şarkının yanlış notasına saklanır,
kimi de hatırlanmayı bile hak etmez artık
benim gibi, biraz da senin gibi.

Bir elin sıcaklığı,
bir sesin yankısı,
bir ismin dudakta kalan son harfi
hepsi zamanın toprağına gömülür sessizce.

Ne çok ölü var,
bir fotoğrafın kenarında silikleşen,
bir şiirin son dizesinde nefesi tükenen.

Ve biz…
adını unuttuğumuz dualar gibi yaşıyoruz;
yüzümüzü nereye dönsek
biraz daha eksiliyoruz.

Ne çok ölü var,
unutulmayı bekleyen;
ben gibi, sen gibi
yaşarken silinen.

Sonra sessiz olur her şey:
ne adımız kalır, ne izimiz,
yalnızca sessizliğini bile yutan bir boşluk,
bir gölgenin kendi karanlığı kadar derin.

Rüzgâr bile fısıldamaz artık
ölülerin adını;
zaman, taşların üstünden geçerken
hiçbirini hatırlamaz.

Bir kalp susar,
diğeri duymamış gibi davranır;
bir göz kapanır,
diğeri karanlığa alışır.

Ve sessizlik,
ölümden bile daha sabırlı bir tanık olur.

Ne çok ölü var,
konuşmayan, bağırmayan,
sadece susarak var olan.

Ben gibi, sen gibi…
birbirimizi duymadan yaşayıp
aynı sessizliğe gömülen.

Sonra, bir an gelir…
hiçbir şey ölmez, hiçbir şey yaşamaz
her şey yalnızca susar.

Kiyaz

Kiyaz Kılınç
Kayıt Tarihi : 9.11.2025 20:46:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Rıfat ÇETİNBAŞ
    Rıfat ÇETİNBAŞ

    Öylesine derine saplandı ki; Çıksa bile iflah olmaz yaralar içinde bıraktı.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)