Ne Şiiri - Habibe Merih Atalay

Habibe Merih Atalay
496

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Ne

"Hiç Bir Yıldız Kırık Bir Kalple Parlayamaz" Yıldız Tozu*

Gerçekte Ne Yapıyoruz?

Duygularımızla oynuyoruz bütün oyunu, yaptığımız yalnızca bu.

Aynı gündoğuşları ve batışlarında, her yanışımızda, farklı bir güne olduğu kadar, farklı bir duyguya da uyanıyoruz.

Gerçekte ne yapıyoruz peki? Duygularımızın ötesindeki gerçekliğimizde..

Evler inşa ederken mesela, duvarlarla kaplarken etrafımızı, çitlerle çevirirken bahçelerimizi; sevip okşarken birbirimizi ve çocuklar yetiştirip eşyalarla donatırken yanımızı yöremizi; ardından yeniden aşık olurken başka birine; harika tasarımlar kurarken hayallerimizde geleceğe ilişkin, çiziktirirken kalemimizle haritalar - resimler, objeler; araç-gereç-teçhisatlar var ederken fabrikalarımızda; işçilerimizi, halkımızı yönetirken; yerin dibini, göğün, uzayın boşluğundaki derinliği, denizin dibine değin araştırırken; yeni keşiflerde bulunurken, yepyeni icatlar icat ederken; Romanlar, Hikâyeler, Öyküler, Şiirler, Alegorik Köprüler, Oyunlar, Skeçler, Senaryolar, Reklam spotları yazarken ve filmler çekerken ve de izlerken.

Gerçekte ne yapıyoruz?

Yiyip içip gezip tozup yatıp kalkıp uyuyup uyanıp sevişip yaşarken gerçekte ne yapıyoruz?

Bir şeylere inanırken, inandığımızı savunurken, tapınırken, dua ederken, gülerken ağlarken gerçekte ne yapıyoruz? ........................................................

? ......................Yatağımda uzanırken ve tv de bir film izlerken; masamda yazı hatta bu yazıyı yazarken; bir yandan da çayımı yudumlarken gerçekte ne yapıyorum?

Bütününde hayatı, tüm harikuladeliği ve tüm kaosu içinde düşünüp düşlerken, hissedip algılarken, hayıflanırken ve de hüzünlenirken; zaman zaman da olsa gülümserken; nedense nadiren de olsa bir çığlık atma dürtüsü duyarak atmazken; kimi anlar kahkahalarla çığrımdan çıkarken; nefesim, ötekinin de alıp verdiği nefese, içe ve dışa, karışırken; gerçekte ne yapıyorum?

Bayramlarda törenlere katılmazken; cenazelerde başsağlığı dilerken - kabul ederken, ölümlülüğümü, ardından mezar taşlarındaki isimleri okurken geçerken önlerinden, ziyaretimde; kız kardeşimin kahvaltı teklifini reddederken; uzak dururken aile bireylerimden, tüm yakınlarımdan ve tüm uzaklarımdan bile, yakınlaşma çabalarımıza rağmen; aşkı ararken durmadan Sezen Aksu misali en güzel aşk şarkılarımı dahi sunamazken sevdiğimi sandığım kişilere bulamazken yanımda yöremde onları gerçekte ne yapıyorum?

Doğumlarda da yeni bir umutla yeni nesillerin geleceğine dair sevinirken ve hemen ardından üzülürken, keder ve kaygıyla sevinç ve neşe hepsi de birbirinden çıkıp yine birbirini karışırken, tüm duygular duyumsamalar açlık ve tokluk zenginlik ve yoksulluk bir aradalık ve ayrılık, hepsi her şey... ile yalnızlık duyarken... gerçekte ne yapıyoruz?

Biz insanlar gerçekte ne yapıyoruz?
Bu gerçeklerle biz ne yapıyoruz gerçekten?

Her birimizin bir gerçelik algılayışı var. Benimki bana göre, seninki sana göre, onunki ona göre, bununki buna göre, sizinki size, bizimki bize göre. Hepside kendi içinde tutarlı ve hepimizde kendi gerçeğimize davet ediyoruz birbirimizi. Haber spikeri kendi gerçeğine, telefondaki ses kendi gerçeğine, sokaktaki top koşturan çocuk kendi gerçeğine... kitaplar kendi gerçeğine, ben kendi gerçeğime.

İyice yükselince araçtakilerle, birlikte olduklarımızla, tek bir gerçekten.. uzayın derinliğinde kalan, orada bir Dünya var gerçeğinden söz edebiliriz baktığımızda ama... aa! geride bırakmışız onu da hey!

Ve yine hâlâ gerçekten ne yapmakta olduğumuza dair hiç bir bilgimiz var mıdır Mağara Adamı'nkinden** bizi farklı kılacak olan?

Parmak uçlarımın arasında gezindirdiğim kopuk beyaz bir tel saç kökünü parmaklarımın arasından kaydırdıkça parmak uçlarımdan bir topaç etkisiyle, bir kum taneciği duyumsaması arası dokusuyla süzülüp geçişi -kök- gerçekte ne yapıyorum?

Nedir bu doku? Nedir bu temas? Nedir bu kökten uca incelerek uzayıp giden ve de... yok olan... kopan bu parça -kıl- Ben ne yapıyorum?

Her birimizin bir adı ve bir sanı var diye farklı olduğumuzu sanmamdan başka...
Yer yüzünde varlık kazanan kazanmayan her bir şeyi, bir sıfata indirgemekten başka...
Bütün anlamları anlamak için kozmosumu microkosmik -mikroorganizma- düzeyine değin parçalamaktan başka...
Her bir parçamı tek tek bir araya getirip hızlı bir çekimle geri toplayıp bütünleştirip yeniden elde edilmişliğime Allah demekten başka...
Algılarımın da ta ötesindeyi algılama noktasına sıçrayıp kalabalıktan ürktüğüm denli kalakaldığım bu uçsuz bucasız boşluğun ortasında korkmaktan başka...

Ben ne yapıyorum? Ne yapacağım sonsuza değin?
Gerçekten ne yapacağım bu sonsuzlukta?

Neyi var edip neyi yok edeceğim?
Neyi geçici neyi kalıcı kılacağım?
Neyi ardımda neyi önümde tutacağım?
Neleri nöbetçi kılacağım sağımda ve solumda... altımda ve tepemde?
Bütün yönlerim ve yönsemelerimde neyi göz ardı edip neyi önemseyeceğim?
Ne yapacağım ben bu totalle! Bu gerçekle?

Gerçek bir Çamfıstığı olsaydı, tırnağımın ucuyla kabuğundan ayırıp da yeşil tohumunu atıverseydim ağzıma, bir güzel çiğneyip yutsaydım ve üzerine de iyi demlenmiş çayımdan bir yudum alsaydım afiyetle.. Hımmm!

"Nefis bir tad bu! " deseydim... diyebilseydim... diyebilseydik...

"Gerçek, nefis bir Çamfıstığıdır.. ama.. ardından iyi demlenmiş bir Çay yudumlamak koşuluyla! "

Niye?
Bilmem... Neden? Bir nedeni olmak zorunda mı?
Yani niye Çay? Başka bir şey de olamaz mı?
Ha! Niye Çamfıstığı değil de, niye Çay diye soruyorsun yani? Tamam. Okey. Okey. Anladım ben seni! Sen gerçeği olduğu gibi kabul etmeye hem hazır hem değilsin.

Kabul ettiğin kısmı geçerek, sanırım gerçeği 'ne zaman arzu ettiğine' bağlı bu sorunun yanıtı.

Gerçeği ne zaman alırdınız?

Sabahları mı, öğleden sonraları mı, yoksa geceleri mi? Kusura bakmayın bunu soruyorum çünkü ikramımız ona göre değişiyor. Mesela sabahları alırsanız Çamfıstığına Çay öneriyoruz. Öğleden sonraları almayı tercih ederseniz, buz gibi bir Bira da olabilir, soğuk kafa yapıcı her hangi başka bir aperatif de olabilir. Geceleri gerçeği yutmaya kalkışacak olursanız, şahsen Adaçayı tavsiye ederim. Rahatlatır. Bağırsakları gevşetir hazmı kolaylaştırır. Ertesi güne daha bir alışmış uyanırsınız.

Çok tüketmeyin ama tavsiyem gerçek Çamfıstığı neresinden bakarsanız yine de ağır, yağlı bir çerezdir. İncinmeyin sonra.

Ben gerçekten sizleri incitmeden sevmeye çalışıyorum.
Ben gerçekte bunu yapıyorum. Yanlış mı?

Habibe Merih Atalay
Kayıt Tarihi : 2.6.2013 14:47:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


*Filmin Orijinal Adı:Stardust Filmin IMDB Puanı:7.7 Filmin Yapım Yılı:2007 Filmin Türü:Macera-Gizem-Fantastik Filmin Yönetmeni:Matthew Vaughn Filmin Senaristi:Jane Goldman, Matthew Vaughn Filmin Oyuncuları:Charlie Cox, Claire Danes, Sienna Miller Süre:127 Dakika Filmin Özeti:Stardust”ta sevdiği kadının kalbini kazanabilmek için Yvaine adlı yıldızı sönmek üzere olan bir oyuncuya yeniden hayat vermeye söz veren Tristian’ın öyküsü anlatılır. Tristian ile Yvaine beraber çıktıkları macerada Kaptan Shakespeare adlı bir korsan ve şeytani ruhlu bir cadıyla yüz yüze gelmek zorunda kalacaklardır. **Cro-Magnon- Filmin Orijinal Adı:The Man From Earth -Dünyalı- Yapımı: 2007 - ABD Tür: Bilim Kurgu, Dram Süre: 87 Dak. Yönetmen: Richard Schenkman Oyuncular: Tony Todd, David Lee Smith, Alexis Thorpe, John Billingsley, William Katt Senaryo: Jerome Bixby Yapımcı: Richard Schenkman, Eric D. Wilkinson Film Özeti: Üniversitede başarılı bir tarih profesörü olan John Oldman ortada hiçbir neden yokken, aniden 10 yılını ayırdığı akademiden istifa etmiştir. Şehirden gitmeye hazırlanırken veda etmek için evine gelen meslektaşları ondan neden istifa edip gitmesi gerektiği konusunda bir açıklama yapmasını isterler. Arkadaşları John'un bu sessizliğine anlam verememektedirler. Önceleri suskun kalan John da neden gitmesi gerektiğini biraz geçmişe dönerek anlatmaya başlar. Filmde ortamdaki kişiler profesör ve uzmanlardan oluşan bir ekip olduğundan, John'un hayat hikayesini anlatmasıyla birlikte tartışma merak uyandırmaya ve içinden çıkılmaz bir hal almaya başlıyor. İlk başlarda oyun ve hikayevari giden hayat hikayesi acaba gerçek mi? Yoksa bir uydurma mı? ..................................................................................Afiyet Olsun! .................. 02 ‎ Haziran ‎ 2013 10:19:12

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Habibe Merih Atalay