-Birinci ağıta önsüz niyetine-
Ben incire yeminliydim sen sonsuz göklere…
Seni getiren gemiyi biliyordum sadece, beni mürettebat belleme… Denizlerinden geldim Nazende! Okyanusunun dibindeki çöllerden… Suskunluğuma uzun sedir ağaçları girdi de ondan binemedim gemilerine ve bu yüzden sözcüklerimin aktığı sayfalardan anlamların süzüldü…
Ki seni yazmak yazılmışların eteğinde bir gölge ve kalemler sonsuza kadar sürecek bir cümlenin peşinde…
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Nazende! Yaşıyorsun sen... Bir ormanın peri kulübesinde. Sen masalını yaşıyorsun kırk gün, kırk gecelerce… Ya da kabullenemediğim bir gerçeğin çiçek bahçesinde…
Nazendeler onları hissedenlerle vardır... yüreğine sağlık...
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta