Nasıl bir müpteladır gözlerin, arzdan, berzaha gezdirir beni
Ey! Suskunluğunla acılarımı terbiye eden
Levh-i mahfuzda harf harf ruhumun ufuklarına yaslanan
Gönül tezgâhıma ilmek ilmek dokunan çilem.
Varlığım kalmamış, hasretinden...
İnan, sensiz yaşanmaz bir anlık, bana her yer zifiri bir
karanlık...
Kelimelerim, hicret mağduru kalem kırık
Dudağımı, gözlerimi esir aldı insafsız bir hıçkırık.
Ah! Sen iste Tuba dalına kurayım salıncağını.
Zülüflerinle dokuyayım kalbimde otağını
Hicran’ın kuşattığı iklimlerde, ey! Bağrımda yeşeren tohum
Maveradan çağır beni artık masiva ikliminden yokum.
Sükûta gömüldüm, çıkar beni ne olur.
Kalbimin Denizi gülüşünle durulur...
Zindanlara bile bahar uğruyor da
Uğramıyor bana mevsimler, kabullenmiyor sessizliğimi
Bakışlarından toprağa dökülmek tarifsiz bir acı
Sensiz bulamam kuruyan bahçemin yeşertecek ilacı
Güvercin yuvası gamzelerinde yosun tutsa da rüyalarım
İsmini dağ çiçeklerine ezberlettim, vuslatsızdır duygularım.
Unutma! dağ doruklarında bir dervişin heybesinde,
rüyasında haykırışlarım...
Ah gelmedin, suyu çekildi kuyuların
Cazibesi kalmadı efsunlu uykuların...
Sabrın mükafatını mahşere saklar Mevla
Artık ölmek sensiz yaşamaktan daha da evla...
Beyhude mi çalıyorum Züleyha, yüreğinin kapılarını
Adına hutbe mi okutayım, inanman için...
Sebebini hangi kitapta bulayım reddin için
Gölgeni kaybettiğim an kaderim zindanlarda oyalanır
Ruhuma telafisi imkânsız bir kabir azabı mayalanır.
Nedendir bilmem, sana gelirken ölümle sanandım.
Gözlerin, bir muamma denizi sahillerinde çırpınıyor kalbim.
Rayihalı kalbini kırmışsam, sukutum kalmaz bir kıymeti
Beklesin artık yüreğimin zamansız kopacak kıyameti
Aynaların can verdiği yerde, hasretindir payıma düşen
ganimet.
Bu sevda gönlüme gözlerinden, kirpiklerinden yayıldı.
Seni sevmek günahıma kefaret sayıldı.
Alevli bir yankı gibi sesini duyuyorum.
Tutuşan bir nağmede boğuluyorum.
Bir türkünün ritminde eriyor, akıyorum
Sen anlasan dilimi eğer, heves etmem entellerin
tapınaklarına...
Hatırlatıyor duruşun güvercin yuvasını örümcek ağını
Ellerimi kevser ile yıkamadan açmayacağım duvağını.
Ah! Bir konuşsa içimdeki gökyüzü
Sustukça ağlatıyorsun içimdeki gündüzü...
Kederli bir gecenin, meçhul bir lisanın refakatinden
Hüzün kıvamında bir serzenişin
Dipnotlar düşüyorum fecrin aydınlattığı seccademe
Kahrın kefen gibi sarmışken hücrelerimi
Yusuf’a kuyu dibinde cürü deme...
Bir fetih habercisi nazlarınla umutlarımı bozuğuna çevirme...
İçime sığmayan varlığın, mahşeri düşlerimin berketidir
Aşkın mucidi gözlerin sanki peygamber memleketidir...
Tamam artık ırak kaldı senden gözlerim, yüreğim...
Gel bir ayetin yamacında inzivaya çekilelim
Kaküllerin ele verdiği sevda cim karnında bir nokta.
Bir ayet müjdesi ile uyan, demet demet umut getir semanın
eteklerinden
Dua dua yağ üstüme, harf harf dizil dudaklarıma
Gel ne olursun sabır göçüyor fıtratımdan
Kafiyeler aksın gözlerimden gözlerine
Varsın hasretinle kül olsun şah damarım...
Anladım yüreğinden geçermiş huzura götüren tabut
Ya aç perdeleri ardına kadar ya beni bu kuyuda unut
Seni bilmezden evvel kainatta aşk hiç yok sanırdım
Beyaz kanatlı elçilere mahcup olmaktan utanırdım
Ben ki yokluğa ilk günkü gibi sevdalı bir mavera
yolcusuyum
Kalubelada verdiğim yemine sadık kalanların sonuncusuyum
Şimdi gözlerinden yükselir, dualarım göğün imtiyazlı katına
Bir gülüşün için binlerce yağmur damlası yığarım kapına
Kirpiklerinin altına kurup darağacımı
Halaca emanet bırakıyorum acımı
Ve sen Züleyha gülü idin kalubelanın
Hüznünle soldun mucizeler diyarı Kerbela’nın
Kefen benimdir şimdi, gelinlik senindir al
Dünya sevmese de mahşeri süsler bu hayal...
Taşları bile eritir damarlarımdaki sızı
Dudağımın her köşesinde bir ağıt
Ölen düşlerim için ey sevgili gel de Fatiha dağıt...
Kitap: kalbin Hirasında Aşka Uyanmak
Yusuf Sarı 2Kayıt Tarihi : 7.1.2024 21:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Akrostiş derin bir aşk hikayesi Kavuşulmayan bir sevda Vuslatsız bir aşk hikayesi Göz yaşları ile yoğrulmuş bir sevda...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!