Dolandırdıkça zülfün gül yüzün üzre sabâ-yı nâz
Olur gird-bâd-ı âhım cünbüşiyle pür fezâ-yı nâz
Lebin sordukça pinhân eyledin bin perdede mestûr
Diyâr-ı zulmete düşdüm dil ü cânım hebâ-yı nâz
Hayâli çınlayaldan merhabânın cân kulağımda
Figânımla felek tasın dutar aks-i sadâ-yı nâz
Türâbın sularım künc-i niyâzın beklerim dâ'im
Sür ey serv-i gül-endâm evc-i a’lâda safâ-yı nâz
Kalem destinde gûyâ dilber-i pür-‘işvedür Sa’dî
Ne hoş öğrenmiş ol tıfl hâce-i nâzdan edâ-yı nâz
***
Nazın tatlı rüzgârı, saçını gül yüzünün üzerinde dolandırdıkça; naz fezası, âhımın dönen rüzgârının cünbüşüyle dolar.
Dudağını sordukça, bin perde ardında gizledin. (Böylece) karanlıklar ülkesine düştüm. Can ve gönlüm naz hebasıdır.
Merhabânın hayali kulağımda çınlayalı; nazının aksisedası, figanımla, felek tasını tutar.
Daima niyaz köşeni bekler, (gözyaşımla) toprağını sularım. Ey gül endamlı servi! (Sen) en yükseklerde nazın sefasını sür!
Sa’dî! Kalem, elinde işve dolu bir dilbere benzer. O tıfıl; naz hocasından, naz edasını ne hoş öğrenmiş!
Abdullah ErenKayıt Tarihi : 26.3.2016 16:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)