"Hayat ölümü öngörerek ortaya çıkmamıştı". Hayat bir lütuf değildi. Ölüm de bir ceza olsun diye ortaya çıkmamıştı. Özel bağıntı dışında kalan genel bağıntı ile ölüm de son değildi. İnsanla kişi ile son olan ölüm, insanlıkla (türle) sürekliydi.
Eş deyişle hayat ortaya çıktığında ölüm yoktu. Evrim yaralı olan tepki ve alışmaları biriktiriyordu. Alışma kendilikten olan bir tutumdu.
Örneğin sigara içmenin, uyuşturucu kullanmanın, kahveye gitmenin, akşam misafirliğe gitmenin vaz geçilmesi birdenbire olmayan alışkanlıklar olduğunu düşünürseniz alışma birkaç kez yinelenen tutuma alışma olmakla kendiliktir.
Kahveye gitmeyi, sigara içmeyi ben istiyorum. Oysa iyi bir karakteri kim istiyor da iyi bir tutum ile alışma karakteri oluyordu? İşte bu soru kişinin kendi kendisini çuvallatan, kendi kendisini baypas kılan bir soru olmakla; doğru gibi görünse de doğru bir soru değildir.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Ölüm... Hepimizi karşılayacak meşum son. Çoğu kez "Neden?" sorusunu sormama neden olan, bana bu dünyayı itici kılan gerçek. Yazınızı severek okudum Bayram Bey. kaleminiz, yüreğiniz dert görmesin.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta