Nasıl bir dert ki!
Azgın ve engin suların dibinde
Zincirlerinden kurtulmak için
Debelenen kendimi izliyorum
Bir kayanın üzerinden.
Elim varmaz, tutup çekmeğe
Halsizliğimi, ruhumu sarıp sarmalayan, ağlarından almış
Tek dostum, en ufak boşluğumu göz ardı etmeyecek
Belki de, o da vuracak sırtımdan
Üzerimde kanat çırpan aç kuşlar
Gök gri,
deniz almış rengini,
en ücra köşelerinde asırlardır beklemekte olan cesetlerinden
Gözlerime buğulu perdeler inmiş
Dilim susmuş
Anlatamam bir başkasına
Anlatsam da, anlarlar mı ki!
İnsanların kulakları sağır bir vaziyette
Dinlemeyi beklerken,
Bir ben anlarım beni,
Bir de düşerken kanadı açılmaz
Aşkından kavrulan sevgilim.
Hep hüzün şarkıları mı çalar bu radyodan!
Hep şiirler, kavuşulmaz aşkları mı anlatır!
Hep mi yokluğa düşer çareler
Yaşamım bir aç arslanın insafına kalmış
Bir parçacık canım kalmıştı
Bir pençede yıktı beni
Tüm sevdiklerim;
Son kez sarılın bana
Yaşadığım yer, 4 duvardan,
başka 4 duvara geçiş değil mi!
Hele sen ey sevgili;
Elini tutmadan, diz dize oturmadan
ruhunla sarıl bana sımsıkı
Ta ki, yılların verdiği yorgunluk
Üzerimden kalkana kadar..
Kayıt Tarihi : 27.8.2023 03:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!