Bin yıl geçti aradan sanki bin yıl
Çamları devirdim menekşeleri kopardım
Islak ve yorgun bir kavağa derdimi anlattım
Saçlarını rüzgâra ısmarladım uçurtmalar saldım gökyüzüne
İz bile bırakmadığın yolları tümseği andıran gidişlerini ve imkanın bağrımda nasıl alev aldığını izledim
Hayli zaman oldu ben bir rüyaya dalmışım
Bi baktım yelesinde bir rüzgâr bir atın
Bi baktım göğe uçuşan sonra derdine devrilen benim
Bin yıllar önceydi Leyla Mecnun’un ahrazında
Mecnun Leyla’nın çölündeydi
Bin yıl oldu her aşık narın derdini beyaz gömleğe anlattı
Kahroldu bin şair
Bin şiir bin dar alandan dar gölgelerden geçti
Ben yıldız toplarken akşam rüyalarından her gelen eski bir göçük hikayesi anlatıp durdu..
Farz ediyorum şimdi bir sahra çölünde beyaz bir gömlekle koşup durduğumu
Farz ediyorum şimdi esinlenip ilk bahar sabahlarından senin kokunu rüyamda gördüğümü
Saçlarıma kumlar karışıyor inan, kumun derdini biliyorum diye tüm bu olanlar
Tüm bu olanlar beyaz gömlek giydiğimden
Gurbetin tökezletip durduğu annesizlikten
Terli terli sular içtiğimden
Başımı taşlaramı salayım şimdi bilemem sende bilmezsin çoğu şeyi
Bilseydin bilmek mümkün kılardı omuzlarını bana
Bilseydin kokunu ergüvanlardan topladığımı
Leylak kokan sabahları kır penceremde biriktirdiğimi ve her bir leylaktan sana kokular yaptığımı, bilseydin şayet atmazdın beni bu yeryüzü uçurumunundan
..
Nasıl tarif edilir nasıl dile gelir bilmem annesinin sütünden kesilmiş çocuklar gibiyim ve nişan alınmış tüm aşıklar gibi
Bin kaleme düşen bir bilinmez gibiyim
Çölün türküsü eşit senin yokluğuna
ve sanki bin yıldır
, bin yıldır bir beyaz gömleğin içinde ölüyor gibiyim...
DİLEK DENİZ GÜMÜŞ
Kayıt Tarihi : 25.9.2018 01:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!