Hayat emdiğim sütü geri çekiyor gibi damarlarımdan
Gözlerim penceremle aynı hızla boşalıyor,
Yokluğun ruhumda koca bir yara
Dünya çekiliyor gibi ayaklarımdan.
Felçli bir ağırlık oturuyor yüreğimde
Sen gittin, o kalıcı anlaşılan.
Gözlerinde, uçurduğun Anka'nın zümrüdü Ridade,
Pegasus'un kanatlarına yapışmış ellerin…
Kaf Dağı’ndan, Tanrı Dağları’na gidip geldin mi yoksa
İkiz kardeşin Renide'nin dualarıyla?
Ridade,
Senin sürgünün bu dünyada bitmez,
Papazın usturası kesti
Çocukluğunu Massava'da
Tahta, iğrenç, kanlı bir masada
Adı başkaydı, hayalleri başka
Eritilmiş çam sakızı döktüler
Rüyalarına...
Kendime gittim.
Hâlâ ordayım
ve sanıyorum bir daha sana
düşmeyecek yollarım...
Gözlerimiz birbirinden kaçıyor.
“Artık, diye başlamak istemedim çünkü “artık” diye başlayan cümleler bir dönemin bittiğine, başlayan yeni dönemin de eskisinden farklı olduğuna ve olacağına işaret eder. Bu yeni süreç “artık” la başlamıştır. Biten, geçmiş döneme sığmayan, kelimenin gerçek manâsını da hatırlatan, “artık” duygulara, düşüncelere bulanmış bir bilinmezlik halini anlatır.
Artık, gözlerimiz birbirinden kaçıyor desem, gözlerimizin birbirinden kaçmaya devam edeceği bir süreci kabullenmiş gibi olacağımı vehmediyorum. Bu, “artık”la, “artık ellerimiz de birbirinden kaçıyor”, “artık seni hissetmiyorum”, “artık senin farkında olmak istemiyorum”, hatta “artık seni sevmiyorum” a kadar uzanacak, en alttaki kutuyu çekip, biriktirdiğimiz ve korumakla yükümlü olduğumuz piramidimizi yıkacak bir uğursuz hareketin başlayacağını düşünüyorum.
Bu piramidi oluşturan kutularda, çok özel antikalarımız var. Acılı, sancılı kimi zaman da neşe ile sevinçlerimizle oluşturduğumuz yalnızca ikimize ait, ilişkimize form kazandıran duyguların kutulanmış halleri. Piramidimize eklediğimiz yeni kutular da en az diğerleri kadar nadide parçaları koruyorlar. İncelikle dokunmalıyız, onlarda geleceğimize ait ümitlerimiz, hayallerimiz var. Biliyorsun kolay hazırlanmıyor bir kutu, içini doldururken emek istiyor, yerine koyarken dikkat istiyor, korurken de hepsini birden.
Bizi birbirimize mecbur eden çaresizliğimiz, alternatifsizliğimiz değil elbette. İkimiz için de daha kolay, daha az yorucu başka birileri bulunabilir ama eminim ki onlarla bundan daha iyisini yapamayız.
Hayatımda bir daha hiç kimseyle bu kadar emek harcanmış bu kadar zirveye yaklaşmış bir piramit oluşturamayacağım biliyorum. Korkularım bencilliğimden anlayacağın. Yeni biriyle yeni bir piramit için, sabrım yok, gücüm yok, isteğim yok. Olsa bile piramidin dününe malzeme olacak ortak bir geçmişim, kısaca zamanım yok. Gelecek için bile zamanım yok. Senin var mı?
- Günay'a-
Her sabah uyandığımda
Mevsimsiz aşerdiğim leylâk kokusundaysan Tanrım
Bırak peşimi, bana acı
1995 Eylül
Zekeriyaköy,
Mecit Yağan, Süleyman Demirel
Ve tanımadığım bir adam fotoğrafta...
Zımbalanmış defter zulası
Gazete kupürü,
Gözlerindeki çocuğa sarılmalıyım
Avutmalıyım hatta
'Korkma, herşey güzel olacak' diye
Saçlarını okşamalıyım
Sen 'Önemli adamlar panayırında'
İhtiraslarımı koyduğum
Sepetin içinde
Hasret ve terbiyeli pişmanlık var
Tütsülenmiş yanlış zamanlar
Yarım kalmış mutluluklar da
Sığdılar mumlar ve peçeteler
İlk defa söyler gibi yine darmadağın
Yine o eski şarkıyı söylüyor yüreğin
Bildik,
Çok okunmuş duaların renginde
Ürkek bir kelebek oluyor sesin...
Boş sokaklara yağmurlar yağıyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!