MUTSUZMUŞUM.
Ömür başkaları için yaşamakla geçti
Küçük yaşta başladı ana baya katkı
Beş altı yaşlarında tuvalet bekçiliği ile
Okurken bile ana baya katkı
Okul bitti meslek başladı
Eş çocuk için yaşadım
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu sizin ne kadar fedakar birisi ve ne kadar yüce gönüllü olduğunuzu gösterir hocam..tebrikler yureginize ve kaleminize saglik..
hocam şiirinizi ve sizi candan kutlarım
Kendisi için yaşayan var mıdır? Çevremde görmedim, duymadım.
Sürekli fedakarlık içinde yaşıyor insan. Herkes evladı için, eşi için, eşinin ailesi için, kendi ailesi için sürekli fedakarlık yapmak zorunda kalıyor yada bırakılıyor.
Asıl fedakarlık, dünyada ki zevkleri bırakıp Allah'ı anan, her an Allah'ı düşünen var mıdır? Allah'ı bilen kendini bilir, kendini bilen Allah'ı bilir.
Asıl fedakarlık Allah için yapılmalıdır. dünyada taviz tavizi getirir. Fazla taviz iyi değildir. Dozunda kullanmak gerek. Kendinizden, onurunuzdan, haysiyetinizden ödün vermemek gerek. İnsanlar kördür, iyilikleri görmez bilmez nankördür. İnsan yapılan iyiliği çabuk unutur da kötülüğü unutmaz. Aslında tam tersi olması gerekmez mi?
Karşılıklı anlayış olmalı, karşımızdaki neyi görebiliyor diye, birde onun penceresinden bakıp empati kurmayı bilmeli, ufak şeyleri sorun etmek yerine, küçük şeylerle mutlu olmayı öğrenmeli, sürekli hayattan şikayet etmemeli, her nimetten ibretle pay almalı, o anki durumumuza şükretmeyi bilmeli, azla yetinmeyi, kanaatkar olmayı alışkanlık haline getirmeli ki üzerimizdeki mutsuzluk vesvesesinden kurtulalım. Yoksa nefsimiz (şeytan) sürekli olumsuz vesveselerle bize baskı uygular ve hep mutsuz dolaşırız.
Nefsini özgür bırakırsan, ya şeytan kapar, ya da şeytanlaşmış insanlar.
Zaten hep başkaları için yaşarız .Severiz sevilmenin tadına varamadan günler gelip geçer.
Hayatta hep imkansızlıklar neticesinde mutsuz oluruz.Gençken de bu böyledir.Kader denen o yazgı içinde hapis hayatı yaşarız.Herşeyi içine at, öyle yaşama devam et. Tabi yaşam denirse.O nedenle yaş zaman mefhumunda kayboldu nazarımda....
Tebrikler efendim...
Mutluluğun kapınızı çalmasını beklemeyin
üstat...yüreğinizin ışığı size yol bulmada
yardım edecektir..siz yüreğinize güvenin yeter ki
.... saygılar
Doyumsuz bir şiir paylaşım okudum
seven gönülere bıraktıgı iz
hafızalardan uzun süre gitmeyecek
şair yüreğini yürekten kutlarım
başarılar seninle olsun
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta