Mutsuz olduğunu düşünüyordu kadın. En hüzünlü şarkıların, şiirlerin başrolüne koyuyordu kendini ne zaman yalnız kalsa, eski yaşanmışlıkların kabuklarını açıp kanatmaktı sanki Aşk denince aklına gelen tek şey.Bitimsiz ve manasız ilişkilerin üzgün, bezgin kadınıydı kendince...
Oysa çok güzeldi, yeşil yapraklar gibi gözleri vardı, bahar esintisinden sarı saçları..Hani baksan uzun uzun, içinde bir çocuk ağlardı güzelliği karşısında, tutuversen ellerinden ateşlerde yanardı avuç içlerin.. O kadardı işte, o kadar güzel....
Öyle an gelirdi ki, bakınca gözlerinin içine, alıp onu ta yukarıya, erişemeyeceğin bir yere koymak geçerdi insanın aklından, dokunmak mı? Ulaşmak imkansız olmalyıdı onu severken, o bunun farkında değildi, farkında olduğu tek şey, hiç bir sevgisinde mutlu olamamış bir kadının dramını yaşamakta olduğu idi....
Hüzünlerine eşlik eden birde yeteneği vardı, çok güzel yazılar yazardı, öyküler, şiirler...Her biri ya ölüme beş kalayı anlatırdı, ya da ayrılığın ertesini, haksız yere kırılmış çok seven bir kalp ile...Ne bir öyküsünde mutlu son vardı ne de şiirlerinde..Tırnaklarını geçirircesine ruhunu kanatırdı içten içe, satır satır.....
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.