Hiç kimsenin olmadığı bir yerde,
hıçkıra hıçkıra ağlayasım var, kader…
Ellerim, gözlerim, yüreğim yorgun.
İki kolun şefkati çok mu pahalı, alamaz mıyım?
Ah hayat, ah…
Ahımı aldın.
Ne istedim ben?
Sadece mutlu olmak…
Sen ise acının en derinine attın beni.
Huzur istedim, vurup kırdın dizlerimi.
Şimdi bana dünyaları versen ne?
Benim yürek bağımın gonca gülü solmuş.
Dikenli teller avuç içlerime saplanmış.
Boğazımda yarım bir nefes…
“İdareli kullan,” diyor hayat.
Ah hayat, ah…
Kimine altın varaklı kahve fincanı,
kimine ise kötü emaye.
Biliyor musun, hayat…
Fincanın bile bir geçmişi var.
O hale nasıl geldi?
Önce çamurdu,
sonra usta ellerde şekillendi,
sonra attılar en sıcak fırınlara;
her güzel şey bir bedel ödetirdi.
Yandı, kavruldu, canı acıdı,
ama hayatı da anladı.
Şekil almak isteyen her şey bir bedel ödemeliydi,
tıpkı benim gibi.
Sen mutlu ol diye ben kendimden geçtim,
ve yine sen mutlu ol diye taş basıp
yüreğime zincirler vurup dillerime
“Sevmiyorum” dedim,
tüm seven yanlarıma inat.
Bazen vazgeçmek gerek.
Her vazgeçiş sevgisizlikten değil,
Bazen de çok sevgiden olur.
Ben vazgeçtim, adam (kadın)…
Git ve mutlu ol.
Bu aşkta sana gitmek,
bana ise gömülmek düştü.
Diri diri gömüldüm.
Yinede sen mutlu ol sevdiğim
Sen mutlu ol ödemek gerekse bedel
Ben öderim sen mutlu ol yeter...
21.08.2025 11:32
Kayıt Tarihi : 21.8.2025 11:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!