Ve sonra mutfağa su içmeye geldiğinde annenin mutfakta bulaşık yıkarken açtığı radyoda bir türküyle karşılaşıyorsun.Radyoda çalan türkü nefesini kesiyor birdenbire. Ellerini tezgaha yaslamış gözlerin dolu dolu bir şekilde türküyü dinlemeye koyuluyorsun. Sazın telleri yüreğine işleniyor ilmek ilmek. Radyonun sesini sonuna kadar açıyorsun. Komşuların ne dediğini umrunda bile olmuyor.
Ağlamamak için mutfağın tavanına dikiyorsun gözlerini. Bir süre sonra bu oyuna daha fazla devam edemeyeceğini anlayıp ağlamaya başlıyorsun hüngür hüngür. Bu hayatta hiçbir zaman sevilmediğine, kimsesizliğine ağlıyorsun hıçkıra hıçkıra. Gözyaşların dudaklarını ıslattığında elinin tersiyle yüzünü silip toparlanmaya çalışıyorsun ama olmuyor. Türküye öyle bir kaptırmışsın ki kendini bir türlü kendine gelemiyorsun.
Mutfağın zeminine oturup sırtını dolap kapaklarına veriyorsun. Gözlerin boşluğa bakıyor bu sırada. Dalıp gidiyorsun uzaklara. Türkü çalmaya devam ediyor tabii. Yaşamak istediğin hayattan ne kadar uzakta olduğunu fark ediyorsun. Bunu fark etmek yaralıyor seni. Elindeki bardağı duvara fırlatıp paramparça etmek istiyorsun. ”Allah kahretsin” diye bağırmak istiyorsun. Ama bağıramıyorsun. Sesini duyuramıyorsun insanlara. Kulaklarını çoktan tıkamışlar çünkü sana karşı. Ne yapsan anlatamıyorsun derdini. Senden o kadar eminler ki kıllarını bile kıpırdatmıyorlar.
Sen onlar için olsa olur olmasa da olur insanlarından birisin sadece. Sevilmeye layık görmüyorlar anlasana. Bir kalbinin olduğunu unutmuşlar, o yüzden canını acıtıyorlar senin, o yüzden yüzüstü bırakıp gidiyorlar her seferinde. Sen ”Allahım nerde yanlış yapıyorum” diyerek beynini kemiren sorularla boğuşurken onlar seni çoktan unutmuş oluyor.
Mutfağın zeminde otururken dizlerini karnına çekip düşüncelere dalıyorsun. Çalan türkü sana pişmanlıklarını hatırlatıyor. Çalan türkü keşkeleri sırtına iğne gibi batırıyor. Yaşadığın onca hayal kırıklığı beliriyor gözlerinde. ”İyi de ben bütün bunları nasıl atlatacağım’’ diye serzenişte bulunuyorsun karşındaki duvarlara. Duvarlar bağırışlarını kaydediyor hafızalarına. Elinden gelse mutfaktaki bütün tabakları kıracaksın. İçindeki acı, kocaman kapkara bir öfkeye dönüşüyor. Sinirden dişlerini sıkıyorsun. Bu sırada yüzünden gözyaşları süzülüyor, yumruklarını da sıktığını fark ediyorsun.
Sonra türküye sessizce eşlik ediyorsun. Derin iç çekişler yaparak hayatının ne kadar boktan olduğunu hazmetmeye çalışıyorsun. Hiçbir şey memnun etmiyor artık seni. Fırının kapağını açıp başını içeri sokmak istiyorsun.
İçinde kalan son umut kırıntılarını ayaklarınla eziyorsun büyük bir öfkeyle. Ve içinde umuda dair bir şey kalmıyor. Sense içindeki boşluklarla öylece yaşamaya çalıyorsun. Türkü bitiyor. Türküdeki sözler aklına takılıyor. Ah yalan dünya diyor Neşet usta türküsünde. Sahiden dünya yalanlardan mı ibaret? Sahi insanlar bu kadar yalancı mı? Çözemiyorsun. İçindeki sıkıntıyı bir türlü eritemiyorsun. Gözyaşların, merhem olmuyor artık yaralarına. Ne acı.
Kayıt Tarihi : 17.1.2015 01:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!