Mustafa Sami Şiirleri - Şair Mustafa Sami

Mustafa Sami

Boşuna mı bu iç çekişlerim
Boşuna mı seni bekleyişlerim
Hiç gidip de dönen var mı
Neden öyleyse bu bekleyişlerim

Bir ömür beyhude geçer mi

Devamını Oku
Mustafa Sami

ona yönelmiş
duyguları iltifatkar
dilinden düşürmüyor
sıradan bir günde bile
onunla yar onunla ağyar
çoğu zaman

Devamını Oku
Mustafa Sami

Dirliğinin yolu birlikten geçer
Ayrılığa hayır, vazgeç kardeşim
Kardeşlik beklerim, bizdensen eğer
Terörden hayır yok, vazgeç kardeşim

Ülkem birdir dirliği bozma

Devamını Oku
Mustafa Sami

“Bana çok şey verdin ama ben sana misliyle karşılık veremedim. Zamanla kendimi kaybettiğim de oldu, seni kırdığım da. Ama hiç kötü niyetli olmadım. Sen bana ben de sana, birbirimize alıştık. Ah o gün, keşke hiç tanımasaydım onu. İlk defa aklıma düştü, belki de yüreğime. Ne bileyim, oldu işte. Senden uzaklaşmam için kabul ettiğimi düşünme ne olur. Sonunda baki kalacak bir gerçek varsa benim en iyi dostum olduğundur. Evet dostum, sana her zaman kapım açık olacak.” Böyle dedim düşlerimin klavuzuna. Düşlerimin klavuzu da dedi ki; “Yalnızlık senin ruhunda, hayata bakışında gizli. Unutma! Karşına çıkacak sakin kimselerin iç dünyalarında fırtınalar eser. Bir parça ihtiyat gerekirse, bunlardan uzak dur derim. Sakin tip; kendini, verdiği ince ayrıntılarda gizler. Bakışlarında gizemli bir yan varsa da, saflığı masumiyetine işaret eder. Çünkü bu gibilerin çekim gücü fazladır, cazibelerini sundukları anda onlardan kurtulmak zordur. Bunların iyi tarafları; ahde vefa göstermeleridir, yalan söylemezler, güvenilir insanlardır. Kötü tarafları ise, zor insanlardır, saplantılarının esiri olmuşlardır, hatta vehimle saldırgan dahi olabilirler. Bir de, kendinde önemli bir yetenek, farklı bir özellik olduğunu göstermek isteyen tipler vardır. Bunların da, alınganlık yapmamak şartıyla, kişiye fazla bir zararı olmaz. Ama yararı da olmaz, çoğu zaman önemli zaman kaybına yol açarlar.”

Düşüme girmene izin verdiğimden beri, arzu yüklü duygulara yelken açtığımı fark ettim. Sen, hayali bir yörüngenin merkezindeki mıknatısım; beni kendine çekip, peşin sıra sürükledin. Öyle ki, şimdi dudaklarım susamış, yangınını arıyor.

Devamını Oku
Mustafa Sami

ondaki tatlılığın bir türünü
saf, kendine özgü içtenliği sanmışım
hele o gözlerindeki gülüşün
delice, kara büyüsüne kanmışım
daha dur, dur hele, dur biraz diyen
işve ve nazına aldanmışım

Devamını Oku
Mustafa Sami

Uçağa ikinci kez biniyordum ama pencere kenarında ilk defa gidecektim. Yolculuğumuz başlamadan önce hosteslerin uyarılarını dinledik, kemerlerimizi bağladık. Uçağın kalkışına hazırlandık. Uçağımız belirli bir hıza ulaştığında havalanmaya başlamıştık. Abartılacak gibi değildi, normal bir kalkış yaptık ya da bana öyle geldi. Benim bulunduğum yer kanatların yer aldığı bölümdü. Kanatlar kimi zaman görüş alanımızı daraltmış olsa da uçmamızı sağlayan dev yapısıyla farklı bir duyguyu da beraberinde yaşatıyordu. Yavaş yavaş yükseliyorduk. Gözlerimi pencereye dikmiş, atmosferdeki yükselişimizin bütün ayrıntılarını hafızama nakşediyordum. İlk bulut kümesiyle karşılaştığımda heyecanlandım. Bana ince zar tabakası gibi geldi. Biraz daha yükseldiğimizde yoğun bir bulutun arasından geçtik. Dahası bulut kümesinin içine girdik, sonra orada kaybolduk.

İkinci bulut kümesini de aştığımızda berrak bir aydınlığa kavuştuk. Her yer ışıl ışıldı. Güneşin alabildiğine aydınlattığı yüzeye baktığımda, burası yeryüzünün karla kaplı halini andırıyordu. Yer yer inişli çıkışlı tepeler vardı ve uçsuz bucaksız ovalar, birbirini gözleyen dağ yamaçlarıyla harika bir doğa ile karşı karşıya bulunuyordum. Kar yığınları o kadar belirgindi ki, yansıttığı güneş ışıkları gözlerimi kamaştırıyordu. Bir ara gözlerimi kapatmıştım, uykuya dalmış olmalıyım ki, kaptanımızın şu sözleriyle uyandım: "Sayın yolcular, Ay Işığı Vadisinde 30 dakika mola veriyoruz. Gezmek serbesttir. Ancak, vaktinde gelmezseniz, geriye dönüşünüz mümkün değildir." Kızlı erkekli bir kaç gençle birlikte ben de indim. Ne aradığımı bilmeden ilerlemeye başladım. Diğer gruptan ayrı yöne gittiğimin farkına geç vardım. Sonuncu kişiyi de gözden kaybettiğimde yalnız kalmıştım. Bulut kümesinde yürümek karda yürümek gibi değildi. Kar yüzeyine ayaklarınız değiyor ama siz ona batıp çıkıyormuş gibi hissediyorsunuz. Yerçekiminin olmadığı veya az olduğu bir yer düşünün ve siz havada süzülüyormuş gibi adım atıyorsunuz. Ben de bulutlara bata çıka ilerlemeye başladım. Gördüğüm ilk tepeye oldukça hızlı şekilde tırmandım ve aşağıya vadinin derinliğine doğru inmeye başladım. İlerideki bir görüntü dikkatimi çekmişti: Beni çağıran bu görüntü, ona yaklaştıkça öyle bir hale gelmeye başladı ki; bana, hem buradayım, seni bekliyorum diyor, hem de ben ona yaklaştıkça uzaklaşıyordu. Açık bir alnı vardı, kaşları oklarını fırlatmaya hazır bir yay gibi ayağa kalkmış, kavisle referans edip alnının ortasında birleşmiş gibiydi. Yüz hatlarıyla uyumlu küçük burnu ile o ayağa kalkmış yay gibi kaşların altına yerleşmiş mavi gözleri onun canlı belirtileriydi. Saçlarının siluetiyse dalgalar halinde omuzlarından aşağıya doğru iniyordu. İşte beni çağıran böyle bir ayışığı yanılsaması idi. Vadiden yukarı doğru yöneldiğimde vaktimin de azaldığını hissediyordum. Geriye dönüşü olmayan bir yola girebilirdim. Bulutlar arasında yürürken farkettiğim bir şey de, bazı yerler ince buz tabakasıyla kaplıydı ve aşağıya baktığımda aynı saydamlıkla yeryüzünü görebiliyordum.
Gözlerimi geçmişin üzerinden hızla çektim ve geri dönmeye karar verdim. İstasyona vardığımda vakit dolmak üzereydi. İnen yolcuların hepsi de uçağa binmişlerdi. Uçağımız Ay Işığı Vadisinden hareket etti.

Ter içerisinde uyandığımda Antalya üzerindeydik. Aşağıda sıkça gördüğümüz şey seraların varlığıydı. Deniz üzerinden dönüp havaalanına iniş yaptık. Kalacağımız otele giderken de taksiciye seraları sordum. O da, eskiden daha çok olduğunu söyledi. İlk gün dinlendikten sonra seminerimiz başladı. Çağdaş yönetim teknikleri konusunda yeni bilgiler öğrendik. Her şeyden önce personelin diyalog kurması, birbiriyle kaynaşması, bütün bir yılın verdiği yorgunluğu üzerinden atmak için eğlenmek dahil dinlenme imkanı bulması, enerji ve sinerji birikimi bakımından faydalı oldu.

Devamını Oku
Mustafa Sami

Çimen yeşil
Çiçekler çeşit çeşit
Kuşlar ötüyor
Gökyüzünde güneş de var
Çocuklar çimenlerde yuvarlanıyor
Kalpleri sevgiyle coşuyor

Devamını Oku
Mustafa Sami

Arzularım ilmek olmuş boğazımda düğümleniyor, boğuyorlar beni. Bindiğim pişmanlık atı fayda etmiyor, zaman affetmiyor.

Önünde duran arzularım aç ve perişan.

Gel arzularımın efendisi, bahirim gel. Can suyundan mahrum edip de nefsimi süründürme; gel efendim, arzularımın peşi sıra gel.

Devamını Oku
Mustafa Sami

Vaktiyle bir adam varmış ve arzularının peşi sıra gitmeye başladığından beri aklı fikri zevk ve sefadaymış. Adamı önce kendi içindeki arzuları ayartmış: “Bugün benim istediğimi yaparsan ben de seni zevk bahçemin içinde dolaştırırım” demiş. Adamın zevk ve sefası böyle başlamış, sonra da alışkanlık halini almış. Adam bir süre sonra zevk ve sefaya daldığına pişman olmuş ve Arzuların Efendisi’yle şöyle bir anlaşma yapmış ve ona demiş ki: “Bu ilişkiden tek taraflı olarak kendi irademle vazgeçiyorum. Bedeli neyse ödemeye hazırım.” Arzuların Efendisi tamam demiş, “kabul ediyorum: Seni ayartmayacağım ama sen de benden uzak duracaksın, beni çağırmayacaksın.” Adam bu şartları kabul etmiş etmesine ancak aradan bir süre ya geçmiş ya geçmemiş. Önce ‘alışkanlıklar’ı bu sözleşmeye itiraz etmiş. Olmaz demiş, “alışkanlıklarımdan vazgeçemem.” Sonra içindeki zevk ve sefayı isteyen ‘arzular’ı da hayır demiş, eskisi gibi devam etmesinden yana görüş belirtmiş. Adam şaşırmış, bir tarafta sözleşmeye sadakatle bağlı iradesi, diğer tarafta ise zevk ve sefayı isteyen ‘alışkanlıklar’ı ve ‘arzular’ı varmış. Sonunda irade boyun eğmiş, alışkanlıkların doruğa çıkardığı arzuya ram olmuş. Sözleşmeye uymayan isteklerle ‘Arzuların Efendisi’nin kapısını çalmaya başlamış. Adam, iradesiyle ‘arzuları’ ve ‘alışkanlıkları’ arasında sıkışıp kalmış. “Alışkanlıklar”ı her gün ‘Arzuların Efendisi’nin kapısını aşındırıyor ve onun vereceği cevabı bekliyormuş…

Devamını Oku
Mustafa Sami

Tatlı dilli engereğim, aşk zehirlerini öyle saç ki, seni daha çok arzulayayım ve o süt şekeri dilinin ettiğini gözlerinden bileyim. Yeter ki çekme üzerimden onları, varsın büyülesinler beni.

Gönül telime dokunan parmakların aşk nağmeleriyle coştursun bizi. Müziğin ritmiyle kendimizden geçelim. Dudaklarımızdan dökülen buseler demimiz, yüzeye çıkmamış arzular coşkumuz olsun.

Yalnızlığımızın arzuları kanat çırparken zaman akıp gitmesin, hayat dursun. Güzelliğini dile getirsin isterim etrafında pervane kesilen sözlerim. Her bahar gönlüne ateş olup düşsün de öyle geçsin ki kendinden; şaşırsın, çıksın yolundan akıl melekelerim.

Devamını Oku