ekmeğime katık, aşımın ateşi
acılarımla başbaşa kalmak istiyorum
yalnız onlar anlıyorlar beni
ve yalnız onları dinliyorum
hayatıma girdin madem
el açuben eşiğinde durduğum rah aşkına
perdeni çak eyle de gel çektiğim ah aşkına
iftirakın ruz u şeb bendeni dilhun eyliyor
bas kademin bağrım üzre şad et Allah aşkına
dalgalar sırılsıklam, dökülmüş elleri kolları
yorgun argın, güneşi kıyıya sürüklüyorlar
kıran kırana vuruşuyor hüzün mavisi ışıkları
ıskalayan tüm kurşunlar onda karar kıldılar
çoktan gelmiş olmalıydı göğün ak kanatlıları
beni alıp götürmedi, neden bu sabah sular
Nur ordusunun bir soylu neferi
Çöl serinliğinde nur aramakta
Saffan ibn-i Muattal Es Sülemi
Gecenin göğsünden huzur sağlamakta
İçinde bir deniz sakin mi sakin
Birden kabarmakta,dalgalanmakta
ey kötü ikramı saadet olan
tüm zamanların kutsal seyyahı
konaklayacağını duyunca tüm yıldızlar
takınarak tüm zinetlerini
önünde sıra sıra dizildiler
ayaklarını başına taç etmek için
Ramazanoğlu Mahmut Sami'ye
Canım öksüz bıraktı göğümden aktı canım
Ölümsüzlük tacını başına taktı canım
Şimdi sevdanın tahtı neylesin böyle bomboş
Aşkın zorlu yolunda son bir duraktı canım
söylerken ağlayan şair
doğururken ölen ana
ikisi de bir
aşk ve acı haberim olmadan
en ücra yanıma sığınabilir
Gün gelir
Sairlerin de dili tutulur
Sözler seçilir sözlerden
Gerisi unutulur
Kitab'ı eline alır bir şair
Şiirinden utanır
beni benden alıp alıp götüren
saçını rüzgara katarsın sevda
şaşma ufuk gibi yandığıma sen
bende doğar bende batarsın sevda
âfet yakar diye duyulmuş gözün
sevinmem sevince benzemiyor
ne de üzülmem üzüntüye
gözde geçirilmiş sözler söylüyorum
ömrüme ilişkin
belki birazcık avutur beni diye
ağlamayasın için susuyorum
Mustafa hoca'nın zirve şiirlerinden biri olan bu yapıt, ruhumuzu buradan çok uzaklara götüren ve aynı oranda kendine tutsak eden bir şiir...
yüreğine sağlık hocam...tek kelime ile harika