AYAZ
Hüseyni! Dokunma,
Sokulma yanıma
Efkârım sıralı bu gün.
Hangi ahın kapısını çalsam
Yüzümde gülüşüm kuruyor
Sana gel diyordu üç bin mektup,
Üç bin yalvarış dolu gözlerle bakış,
Gel canımız,malımız senden kıymetli değil,
Yetim koyma bizi!
Seni korur ve gözetiriz,
Gözden öte göz candan öte can oluruz.
Tanıdık bu efkâr bilirsin
Tozlu bir mabedin mihrabı gibi
Ekmek zehir su acı tek tek soluyorum nefesi
Tahammülüm isyanda gittiğinden beri
Bul beni yitiğim
Seni kaybedişimin son arzusu bu
Münacat dilekçeme lâl şiirler bağladım,
Yaşlı kaldırımların nemli ışıklarında.
Mısralarım iç çekti ben sessizce ağladım,
Aklımın kör düğümlü zorlu başlıklarında.
Gizli saklı ne varsa sırala şimdi elçi,
Yüzüme bak hazar!
Kaç zamandır denk getiremedim gözlerine gözlerimi
Yardan serden söz edesim yok
Ucu yanık mektuplarım var bu gün
Çığlığı uzun ahlar geçiyor yüreğimden
Yüz üstü bırakıp gitmekti ölüm
Geride kalanları düşünmeden
Onun yerine de yaşamayı öğrenmek
Onun yerine de sevmek kendini
Şiddeti yüreğin kabını kıran
Deprem gibi yıkıcı ve ani
Rüyâma gel efendim visâl arzumu dindir
Ben gibi kuytulara hilâl şavkını indir
Hasretin hiç dinmeyen en derunî ağrıdır
Yürekten çığlıklara münhasır bir çağrıdır
Cemalin nazar etse o an erirdim aziz
Seninle doğmak için kaç can verirdim aziz
Çıkar ceketini asuman
Ört üstüme
Üşüyorum biraz nefesin gelsin
Titreyip sayıklarsam
Alışkınım korkma.
Okşa saçlarımı geçer.
Senin aklın ermez harami
Bu yolu gönüllü seçenlerdenim.
Başımı taşırken ayaklarıma güvenmeyişim ondan
Ateşede kızmadım yanarken kanatlarım
Ben denizin gözlerine tuz döktüm harami
Evrenin rüyası
Şımarık çocuklar gibi gökten yıldızlar kaydı
Tutacaktım arşın perdeleri indi aniden
Homurdanıyordu yine gece
Sonsuzluğa uzanan hayat yolun başarılarla ve mutluluklarla dopdolu olsun! Sonsuz saadetler diliyorum!